Kitaplarla okuyucuları buluşturan ortamlardan birisi de fuarlardır. Yayınevleri, yazarlar, çeşit çeşit kitaplar ve bu kitapların her bir sayfasında yeni seyahatlere çıkacak okuyucular, belirli zaman dilimini kapsayan mekânlarda buluşurlar. Bir nevi hasret giderirler birbirleriyle. Zamanın nasıl geçtiğini anlamaz insan kitap fuarında. Hepsine dokunmak ister sanki kitapların.
Geçtiğimiz hafta sonu, Antalya’da, ikincisi düzenlenen Konyaaltı Uluslararası Kitap Fuarı’na katıldım. Uluslararası olmasına rağmen diğer ülkelerin katılımının çok düşük olması göze çarpıyordu. Üç büyük salonda yayınevleri eserlerini sergilemiş ilgi ve müşterilerini bekliyor. NTV Yayınları, Cumhuriyet Yayınları, Afs yayınları, Ya-pa Yayıncılık, Arifan Yayınları, Leman Yayınları, Tübitak Yayınları ve daha birçok yayınevi katılıyor. Fuar kapsamında düzenlenen konferans ve imza günleri de yayınevleri kadar geniş bir yelpazede. Ataol Behramoğlu’ndan Nihat Hatipoğlu’na, Erdal Sarızeybek’ten Ümit Zileli’ye, Süheyl Batum’dan Cübbeli Ahmet Hoca’ya kadar isimler var.
Evet, fuarlar hoş, iyi güzel fakat iyi olmayan bir şey var ki anlamak mümkün değil. Tahmin etmişsinizdir yazının başlığından. Elinize aldığınız kitabın ücreti etiket fiyatıyla aynı. Etiket fiyatıyla aynı olacaksa o zaman fuarda olmanın pek bir cazibesi ve avantajı kalmıyor. Fuarların bir amacı da, yer verilen ürünü müşteriye olabildiğince uygun ya da bol seçenekli ödeme koşullarıyla sunmak değil midir? Ya da birkaç ilgili kitabın oluşturacağı bir paket oluşturup kampanya yapmak değil midir? Ankara’da öğrencilik hayatım boyunca, özellikle kitap fuarlarını beklediğimizi hatırlıyorum. Çünkü fuardaki fiyat ile normal kitapçı fiyatı arasında büyük farklar olurdu. Özellikle yeni çıkan kitaplar çok düşük rakamlarla sadece fuarda satılırdı.
Ülkemizde kitap fiyatlarının çok yüksek olmasının kitap okuma oranının düşük kalmasına katkısının oldukça fazla olduğunu düşünüyorum. Araştırılsa ortaya çıkacak rakamın yetkilileri şaşırtacağından eminim. Ayda iki üç kitap okuyan bir aile, günlük gazetenin yanına bir ya da iki süreli yayın eklese masrafı yüz lirayı rahatlıkla geçiyor. İkiden fazla öğrencisi bulunan bir ailenin sadece kitap masrafını varın siz düşünün. Kitap fiyatlarının düşmesi için ne yapılması gerektiğini herhalde tespit etmek zor olmasa gerek. Kullanıcıya % 8 olan KDV oranının % 1’e indirilmesi ya da hiç alınmaması rakamları fazla değiştirmeyebilir. Ancak yayınevlerinin kitap bastırmak için matbaalara ödediği % 18’i ayarlamak ya da belli bir dönem teşvik uygulaması yapmak kitap fiyatları üzerinde etkili olabilir. Diğer taraftan, Başbakanlık, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıklarının yayım birimleri daha etkin hale getirilebilir. Kaynak ve başvuru kitaplarını basarak maliyetine ya da daha uygun fiyatlarla halka sunabilir. Bunlar tabi ki sadece ilk akla gelebilecekler. Ülkemizde gerçekten kitap okuma oranının artmasını istiyorsak ki bu eğitim, kültür ve teknoloji seviyemizin artması ile aynı anlama gelir, çok ciddi bir kitap arzı politikası değişikliğine gitmemiz kaçınılmazdır. Mevcut haliyle devam edemez.
Sık sık vurgulamaya devam ediyoruz. Okumadan, yazmadan ve sağlıklı şekilde tartışmadan sorunları salt yasal metinlerle çözemeyiz. Aydınlık ve başarılı bir gelecek sadece kitapların içinde yazılanların uygulanması ile başlayabilecek ve diğer unsurlarla devam edebilecektir. Yeniden buluşuncaya kadar sağlıkla, kitaplarla ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.