Belli bir amacın gerçekleştirilmesi için personel yani insan, maddi kaynaklar, para, zaman ve mekân unsurlarının en verimli şekilde kullanılmasına yönetim denir. Farklı tanımlar yapılabilir ancak yönetimi tarif eden en iyi tanımlamalardan birisi bu. İnsanın var olduğu günden bu güne yönetim hep var. Adı konulmamış olsa da yapılan iş yönetmek diğer bir ifade ile sevk ve idare etmek. Geçmişten günümüze dönem dönem yönetim üzerine araştırmalar yapılmış, teoriler ortaya konulmuş. Yönetim bilimi ortaya çıkmış. Tarihi süreç için bir değerlendirme yapıldığında; bir dönem yönetim anlayışında insan unsuru hiç dikkate alınmamış, örgüt ön plana çıkarılmış ve bu anlayış için insansız örgütler tanımlaması yapılmış. Daha sonraki dönemlerde, bu sefer insan ön plana çıkmış ve örgüt ihmal edilmiş buna da örgütsüz insanlar yorumu yapılmış. Devamında ise her ikisinin de dikkate alınmasıyla örgütlü insanlar kavramı daha uygun bulunmuş. Yönetim anlayışları üzerine çalışmalar devam ediyor ve tabiî ki anlayışlarda değişiyor ve gelişiyor.
Yönetim her şeyi kapsıyor. İnsanın kendini yönetmesiyle başlıyor. Aile, çevre, toplumun yönetilmesinden tutun dünyayı yönetmeye kadar her aşamada var. Yönetim dediğimiz zaman iki kavram ön plana çıkıyor. Yöneten ve yönetilen. Bir yerde yöneten olurken aynı anda başka bir yönden yönetilen olabiliyoruz. Yönetiminin önemini fark eden ülkelerde yıllardır yöneticilik eğitim olarak devam ediyor. Ülkemizde de bu konuda resmi ve özel sektörde çok kapsamlı çalışmalar yapılıyor. Dersler, seminerler, kurslar veriliyor. Daha iyi yönetim nasıl olmalı sorusunun cevabı aranmaya devam ediyor.
Ağırlığı kamu yönetimi olmak üzere yönetim bilimi liselerde de seçmeli ders olarak okutuluyor. Kamu Yönetimi mezunu olarak bu alanda önemli konuları köşemizde sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Yönetimin birçok yönü var ancak bugünkü yazımızda yönetimin uygulama aşamalarından birisi olan toplantı yönetimi ve toplantının önemi ile ilgili bir yazıyla bitirmek istiyorum. Devlet eski bakanlarından Namık Kemal Zeybek yirmi yıl önce başından geçen bir olayı anlatıyor. Katılırız katılmayız virgülüne dokunmadan tırnak içinde veriyorum, birlikte okuyalım.
“Neden Amerikalılar bu kadar ileri? ABD’yi güçlü kılan temel unsur nedir? Bu sorunun cevabını Amerika’da 1990 yılında Memphis’de belediyece yapılan toplantıda öğrendim. Toplantı ve tören salonu en ince ayrıntısına kadar planlanmıştı. Herkesin oturacağı yer belirlenmiş ve koltuklarda adlar yazılıydı. Salonda en küçük bir karışıklık yoktu. Toplantı başlamadan önce belli bir saatte salonda toplandık. Her şey tam olarak planlandığı ve önceden ilan edildiği gibi zamanında başladı ve bitti. Bana da iki buçuk dakikalık konuşma süresi verilmişti. Ben ve diğer konuşmacılar, bize verilen süre kadar konuştuk ve toplantı ilan edilen dakikada bitti. İşte ABD bu. ABD’yi güçlü kılan temel unsur her şeyden önce bu ciddiyet ve bu üstün yönetim bilgisi ve bilinci.
Bizde ne yazık ki, bir toplantının ilan edilen zamanda başlaması beklenmeyen bir durumdur. Hele ilan edilen zamanda bitmesi hiç mümkün değildir. Biz ne zaman çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacağız? Zamanımızı iyi hesaplayıp değerlendirmeyi öğrendiğimiz zaman. Toplantıları zamanında başlatıp disiplinli bir şekilde yönetip zamanında bitirdiğimiz zaman, çağdaşlığın kapısını açan altın anahtarın ‘yönetim bilimi’ olduğunu öğrendiğimiz zaman.”
Yönetimde nasıl başarı sağlanır sorusunun cevabını oluşturan metinleri ve örnek uygulamaları önümüzdeki yazılarda değerlendirip paylaşacağız. Tekrar görüşünceye kadar hoşcakalın.