Yapay zeka hakkında bir şeyler yazmak istiyorum bu yazıda. Akademik bir yazı olmayacak. Yabana atılacak bir yazı da olmaz umarım. Yapay zeka konusunda gündeme getirilen iddiaların çoğuna katılmadığımı söyleyebilirim başlarken. Diğer taraftan yapay zeka konusunda geniş bir okuma listesini bitirdikten sonra belki bu yazının yeni versiyonunu yazmak gerekebilir. Başlayalım…
İki yıl önce katıldığım bir kongrede yapay zeka üzerine bir sunum yapıldı. İsmi de orijinal idi. Sıra dışı şeyler şöylendi sunumda. Dünyada bu konuda büyük bir yarış olduğundan, Robot Sofia’ya kadar ilginç bilgiler verildi. Bolca da hayranlık ifadeleri ve alkış aldı sunum hatırladığım kadarıyla. Bu arada Robot Sofia’nın Suudi Arabistan’dan vatandaşlık alan ve tarihe, nüfus cüzdanına sahip ilk robot olarak geçen makine olduğunu belirteyim. Kongrenin sonraki oturumlarında da yapay zeka konusundaki gelişmelere verildi. O kadar çok abartılınca söz aldım. Yapay zekaya kadar gelişmiş teknolojinin 2020’li yıllara gelirken yaşanan savaşlara, insan ölümlerine engel olmak yerine daha da şiddetlendirdiğini ve acımasızlaştırdığını söyledim. Alkışlayıp destekleyici konuşmalar yapan dinleyiciler oldu. Kongrenin akşamı sunumu gerçekleştiren arkadaş ile sohbet etme imkanı bulduk. Sunum esnasında ciddiyetle dinlediğim hatibin robotların rüya gördüklerini söylemesi ile birlikte gün içindeki ciddiyet yerini tebessümlere bıraktı. Gayet olağan bir beden diliyle yapay zeka ile birlikte robotların düşüneceklerini falan iddia edince hem düşündüm hem de üzüldüm. Bazı uyarılarda bulundum ancak uyarılarımın dikkate alınması yerine klasik genellemeler yapılması sonrası çok ısrar etmedim. Adı üstünde “yapay!”
Devam edelim. Bu yazıyı okuyacaklar açısından da geçerli bir duruma dikkat çekeyim. Yapay zeka konusunda yapılan çalışmaları önemli buluyorum. Gidilebileceği yere kadar gidilmesi gerektiğine de inanıyorum. Ancak bazı hususlara dikkat çekmekte fayda var. Yıllar önce bazı konularda benzer hızla gidildi ve sonu fiyasko ile sonuçlandı. (Koyun Doly’nin kopyalanması vb.) Yapay zeka üzerine yapılan çalışmaları ve gelinen noktayı abartmak doğru değil. Varsayımlarla yeni fırsat ve tehdit teorileri pazarlamak da! Hele hele olağanüstü abartıp kutsamak çok büyük bir felaket olur. Elektrik ile çalışan makinaların insanın önüne geçeceğini iddia etmek ve hele hele düşünebileceklerini öne sürmek hiç doğru değil. Düşünmek insana verilmiş bir nimettir, yetenektir. Etten ve kemikten teşkil vücut donanımının taşıyabileceği bir müstesna özelliktir. Düşünmek akıl sahibi olmak ve sonrasında belirli sorumluluklarla ilgili olmaktır. Aklın doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan, iyiyi kötüden, adaletliyi adil olmayandan ayırmak gibi meziyetleri vardır. Mevcut maddeleri dönüştürmek suretiyle insanların yapacağı bir makinanın insana eş değer olacağını ve hatta geçeceğini öne sürmek bir aşamadan sonra farklı mecralara gider. İnsanlık tarihi boyunca defalarca görülüp tecrübe edildiği üzere maddenin yani eşyanın tabiatı vardır. Eşyanın yaratıcısının kıyamete kadar koyduğu sınırlılıklar vardır. Bunları yok sayarak yapay zekayı kutsamak evrim teorisini yeniden dijital bir şekilde pazarlamaktır. Bu pazarlamanın kimler tarafından hangi stratejilerle yapıldığının bir önemi yok. Halep ordaysa arşın burada!
Sonuç olarak, teknolojide şu an için akla hayale gelmeyen ilerlemeler kaydedilecektir. Günümüz insanını hayrete düşürecek buluşlar yapılacaktır. Ancak bunlar arasında hiçbir zaman insana ait olan “düşünme” yeteneği ve akıl gerektiren beceriler olmayacaktır. Varsayım ve farazilerle e-evrim’e evrilenler ise bir zaman sonra devrileceklerdir. Yeni yazılarda güzel konularla buluşabilmek temennileriyle, sağlıklı ve huzurlu kalın, hoşcakalın.