Atalarımız söylemiş. Tok ne anlar açın halinden! İstanbul’da düzenlenen, Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler konferansıyla ilgili haberleri izlerken bu aklıma geldi. Konferansın dördüncüsü imiş bu yıl yapılanı. İlki 1971 yılında yapılmış. O zaman tespit edilen en az gelişmiş ülke sayısı 25 iken, aradan geçen süre içinde bu sayı 48’e çıkmış. Birleşmiş milletler el attığı her konuyu kuruttuğu gibi bunda da ıskalamamış. Daha ilginci ise; bu 48 ülkenin 32’si Afrika’da 14’ü de Asya’da.
Yukarıdaki iki ayrıntı aslında her şeyi özetliyor. Meşhur hikâyeciği bilirsiniz. Şişman sıskaya; ‘seni gören memlekette kıtlık var zanneder’ demiş. Sıska da; ‘seni gören de kıtlığın sebebini anlar’ diye cevabı yapıştırıvermiş. Dünyada yoksul ülkelerin durumu sıskanınkinden farklı değil aslında. Çok gelişmiş olduğunu iddia eden ülkeler yüzyıllardır Afrika ve Asya’yı sömürüyor. Sömürmeye devam ediyor. Ara sıra da aklına esince böyle sade suya tirit organizasyonlarla, diğer bir ifadeyle içi boş, göstermelik toplantılarla dalgalarını geçiyorlar. İşin üzücü kısmı ise, bu tür organizasyonlarını ülkemiz gibi Asya ve Afrika’da, az çok itibarı olan ülkelerde düzenliyorlar. Kendi bozuk zihniyetlerine alet ediyorlar.
Şimdi bu satırlardan sonra kimse çıkıp ta, “Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan sonra yapılan en büyük organizasyon, ülkemizde yapılması bizim gücümüzü gösterir, fakir ülkelere sahip çıkıyoruz” masalları anlatmasın. Güya, gelişmiş ülkelerle fakir ülkeler arasında köprü olacakmışız. Zaten hep köprü oluyoruz üstümüzden geçiyorlar. Bir kere de biz geçemiyoruz bir köprüden.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Başkanı Joseph Deiss, Türkiye´nin hızlı büyüyen ekonomisi ile fakir ülkeler nezdinde çok daha önemli bir rol oynayacağını söylemiş ve Türkiye´ye şükranlarını sunmuş. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon da, yoksulluğun azalması için zengin ülkeleri verdikleri sözü tutmaya davet etmiş. Bu da, daha önceki üç toplantıda konuşulanların hepsinin havada kaldığının resmi belgesi oluyor. Moon yardım yapan sivil toplum kuruluşları övmeyi unutmamış. Yani “biz aç bırakıyoruz siz doyuruyorsunuz” demek istiyor galiba. Soralım şimdi; İstanbul’da yapılan toplantı neyi çözecek? Hangi yaptırım kararını alacak? Her şey bir tarafa Birleşmiş Miletler’in kendi yapısı bozuk ve adaletsiz. Sözde her ülkenin oy hakkı var. Gören zannedecek ki, ülkeler bir araya gelip çoğunlukla olumlu kararlar alsın. Yok yok! Bir Güvenlik Konseyi koymuşlar, beş ülke var üye; Amerika, Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin. Veto hakkı var bunların. Yani bu ülkelerin onayı olmadan hiçbir şey yapamıyorsun. Çakallara kümesi teslim etmişsin, sonra çıkıp çakallara diyorsun ki, “İnsaf edelim, tavuklara sahip çıkalım!” Çakallardan medet umduracağınıza, şu çakalların dünyayı nasıl sömürdüğünü anlatıversenize. Kalkan her uçaktan aldıkları payı, limana yanaşan her gemiden kopardıkları paraları anlat. Ne işleri varmış Çanakkale’de, Irak’ta, Afganistan’ta ve daha nice bakir topraklarda. Söylenecek bir cümle var hepsine; “Hadi ordan, hadi…!”
Yaşadığı dönemde dünyadaki adaletsiz düzeni şiirleriyle dünyaya haykıran Necip Fazıl’ın dizeleriyle bitirelim. “Allah’ın bir pulunu bekleye dursun on kul, bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul, Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa” Yaşanabilir bir dünya temennileriyle, yeni yazılarda görüşmek üzere mutlulukla kalın, hoşcakalın.