Her Perşembe buluştuğumuz Sanal Ortam’dan hepinize merhaba. Fethiye’miz ile ilgili ‘ilginç’ ve ‘üzerinde gerçekten durulması gereken’ dediğim konuları paylaşmak arzusundayım bugün. Sadece bir yönüyle değil genel bir bakış da olabilir bu. Bir yerleri eleştirerek yargılama yapmak niyetinde olmadığım gibi, hiç bir şey yok iken birilerini bu sütunlarda gündeme taşımak da istemiyorum. Yazıya başlarken, daha birinci parağrafta neden bunları paylaşma ihtiyacı hissettiğime gelince; bu satırları okumaya devam edecek dostların yazının devamında ne bulacakları hakkında daha baştan kısa bilgi sahibi olmaları iyi olur kanaatindeyim.
Bazen vakit olursa, Fethiye Muhtarlar Derneğine uğrarım. İlçemizde çıkan günlük gazetelere bir göz atarım orada. Fethiye Muhtarlar Derneği Başkanı Hüsnü Çalış’da oradaydı en son uğradığımda. Bir iki ay öncesiydi galiba. Yayla yolu üzerinde bulunan ve toprak kayması nedeniyle bir kısmı kayan yoldan bahsediyordu. Kemer’e yaklaşık 9 km mesafede bulunan ve yaklaşık bir yıldır yapılamayan bu yolun yapılmamasına kızıyordu. “Bu yoldan hiç etkili yetkili geçmez mi acaba, turizm memleketi yolu böyle mi olur?” diyordu. Daha önce de bir yerel televizyon kanalı ile orada çekim yapıp konuyu kamuoyunun gündemine taşımaya çalıştığını biliyorum. Bu sefer aldı, telefonu eline, Antalya’da Karayollarından bir şube müdürüne aynı cümleleri biraz daha sert bir ses tonuyla aktarıverdi. Yörük kültürün yaşatılması ile ilgili çalışmalara verdiği desteği ile tanıdığım Hüsnü abi çok sinirlense de gayet nazik bir şekilde görüşmeyi tamamladı. Bir iki hafta önce geçtim o yoldan. Çalışma başlamıştı. Şu anda bitmediyse bile bitmek üzeredir. Burada yorum yapacak bir şey yok. Herşey ortada ama Hüsnü abinin telefonda söylediği bir söz vardı ki, acaba bu sözü her yerde mi söylesek? Merkezi Fethiye dışında bulunan hizmet kuruluşlarından taleplerimiz olduğu zaman hep vurgulasak mı? “Şu Fethiye’ye bir bakalım be, canım benim!”
Fethiye Ticaret ve Sanayi Odasının Ağustos ayında çıkardığı bir yayın var elimde. ‘Sayılarla Fethiye’ 2008 Fethiye Sosyo-Ekonomik Raporu. Fethiye’de başarılı çalışmalar yapan Ticaret ve Sanayi Odasının bu yayını ilk değil. Önceki yıllarda da yayınlanan raporlar var. Son olarak; “Fethiye Sorunları ve Çözüm Önerileri 2009” yayınlandı. Odaya bağlı meslek gurupları sorunlarını ve kendi çözüm önerilerini dile getirmişler. Ve en önemli de bu görüşleri Fethiye Kamuoyu ile paylaşmışlar. Ve muhtemelen, karar merciinde kurumlara ve seçilmiş milletvekilleri, başkan ve il genel meclisi üyelerine de göndermişlerdir. İnşallah, burada vurgulanan sorunlar kısa zamanda, halka hizmet verme amacıyla yapılandırılmış devletimizin ilgili kurum ve kuruluşların plan ve programlarında kendine yer bulur. Fethiye Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Akif Arıcan’ı oda çalışmalarının yanında, kamuoyunu dikkate almasından ve raporlarının paylaşmasından dolayı kutluyorum.
Daha önce, Fethiye’de bir Fikir Fabrikası kurulması önerisini konu alan bir köşe yazısında; “Fethiyemizde güçlü bir veritabanı oluşturacak, istatistik bilgileri oluşturup yorumlayacak ve çeşitli iletişim araçlarıyla kamuoyunun bilgisine sunacak bir yapı neden oluşturulmasın! Amerikadaki düşünce kuruluşlarının neler yaptığı ortada. İlçemizde de basın yayın kuruluşlarının, akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve diğer kurumların katılımıyla oluşacak bir ekip. Ve, bu ekibin farklı görüşleri sağlıklı bir şekilde değerlendirilip, tartışıp ortaya isabetli kararlar alınmasını sağlayacak bilgiler koyması. Hemen aklınıza Fethiye Kent Konseyi gelmiştir. Değil! Belki beldelerin ve köylerin de katılımıyla, Fethiye Kent Konseyi bu fabrikanın sadece bir bölümü olabilir. Bir kere, kesinlikle bu bölüme gelmeden bütün çalışmaların yazılı ve bilimsel olması gerekir. Kullanılan kaynakların açık ve ulaşılabilir olması da şart. Mevcutlardan neden dernek, vakıf, konsey veya kulüp değil? derseniz, cevabım hazır. Bunlar baştan alışıldık ve insanların hafızasında belli bir kalıpla anlamlandırılmış. Ciddi ve artan bir heyecanla sürdürebilmek için böyle bir isim verilmesi ve adındaki fabrika gibi sağlıklı bilgiler üretilecek ve buradan üretilecek doğru ve tutarlı bilgilerle insana ve insan yaşamına daha büyük katkılar sağlaması anlamlı olabilir. İl olmaktan tutun da, Fethiye halkının başını ağrıtan bütün sorunlara kadar, hatta 2015-2020 Fethiye’sinin vizyonuna kadar her konunun tartışılacağı ve kayıtlara geçeceği bir fabrika.” demiştim. İşte bu anlamda, bu tür raporların, başta resmi kurumlar olmak üzere olmak üzere diğer oda ve sivil toplum kuruluşlarınca da paylaşılması parçayı değil de bütünü görme noktasında çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle, akademik düzeyde hazırlandığı takdirde çözüm önerileri daha kalıcı ve hayata geçirilebilir olacaktır. Ticaret ve Sanayi Odasının raporlarında emeği geçen herkese teşekkür ederken, bu raporlara Fethiye Ticaret ve Sanayi Odasının www.fto.org.tr adresinde yayınlanan sitesinden de ulaşabileceğinizi hatırlatıyorum.
Kitap haline getirilip, 1000 adet ilk baskısı yapılan ‘Sayılarla Fethiye 2008’ raporuyla ilgili olarak da bazı hususları paylaşarak bu haftayı tamamlayalım. Olması gerektiği gibi Fethiye hakkında bilgilerle başlıyor. Fethiye’nin coğrafi durumu ile devam ediyor. Bu noktada, daha önce yayınlanmamış orijinal haritalar yer alsaydı daha faydalı olurdu. İklim ve bitki örtüsünde 2008 yılı verileri ulaşmamış olsa gerek. Nüfus, ulaşım, idari ve sosyal yapı ile ilgili ilerleyen raporlarda daha geniş ve kapsamlı bilgiler olacaktır mutlaka. Kurumlardan gelen istatistik bilgileriyle hazırlanan Ekonomik Yapı bölümünde, sınırlı da olsa oldukça önemli veriler mevcut. Bir o kadar da ilginç ayrıntılar tabiki. Mesela; Türkiye’de yabancıların en fazla mülk edindiği iller sıralamasında Muğla Antalya’nın ardından ikinci, Fethiye’de ilçe olarak Muğla’da birinci. Ticaret başlığında Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıt olan ve kaydı silinen üyelerin durumu ise Fethiye’de ekonomik gidişat hakkında ipucu verir nitelikte. Sosyal Göstergeler bölümü ise yine ilginç verilerle dolu. Adrese dayalı nüfus kayıt bilgileri belde belde köy köy verilmiş ve doğum-ölüm sayıları unutulmamış. Ölüm sebebi olan hastalıkların istatistiki verileri ise yine çarpıcı bölümlerden birisi. Milli Eğitim ve Emniyet ile ilgili merak edilen birçok veri de bu raporda yer bulmuş. Adalet başlığıyla son bulan raporda en ilginç kısım ise kültür hizmetleri bölümü. Sadece Müze’den bahsedilmiş. Müzeler haftası dışında pek de hatırlanmayan müzenin Fethiye kültüründe çok daha aktif ve lokomotif konumda bulunması gerektiğini söylesem herhalde katılmayan olmaz bu fikrime. Aslında, çok eski ve zengin Fethiye tarihini kültür mirasıyla harmanlayıp güçlendirerek gelecek nesillere aktarmak sadece bir veya birkaç kurumun değil hepimizin önceliği olmalıdır.
Mevcut raporlarla birlikte, belediyelerin ve diğer sivil toplum kuruluşlarının da vereceği destek ile daha kapsamlı, güncel iletişim bilgilerinin de bulunacağı bir veritabanı hazırlanması, internet aracılığıyla paylaşılması ve dönem dönem kitaplaştırılarak kamuoyuna sunulması, ilçemiz ile ilgili sorunların tespitinde ve çözüm önerilerinin geliştirilmesinde daha faydalı olacaktır. Önümüzdeki haftalarda inşallah bu konu enine boyuna daha ayrıntılı kaleme alınır. Haftaya buluşuncaya kadar sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın…