Somuncu Baba ismini duymuşsunuzdur. Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Anadolu’da yetişmiş, Yıldırım Bayezid Han zamanında tanınmış âlim zatlardan birisi. Asıl adı Hamid Hamidüddin’dir. Somuncu baba ismi Bursa’da bulunduğu dönemde söylenmiştir. Bursa’da yaptırdığı fırında bizzat kendi çalışıp geçimini sağlamıştır. Anlatılageldiği üzere, dağdan topladığı odunlarla ekmek pişirir, sonra pişirdiği ekmekleri bir küfe ile sırtına atıp “somun, müminler somun” diye dolaşarak satarmış. Ekmek satmaya başladığı zaman pişirdiği ekmeğin lezzeti cümle âlem tarafından bilindiği için herkes çıkar ekmeği almak için sıraya girermiş. Somuncu babanın yazımıza konu olan yönü bu değil. Somuncu baba maddi ve manevi ilimlerde büyük mesafeler kat etmiş ve dönemin büyük hocalarından icazet almıştır.
Dördüncü Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazıt Han Niğbolu zaferi sonrası Allah’a şükür nişanesi olarak Bursa Ulu Camiini yaptırmıştır. Ulu Cami’nin açılış hutbesini Somuncu baba okumuş, hutbede Fatiha Suresini yedi farklı şekilde yorumlamıştır. Bu olağanüstü hutbeyi dinleyen cemaat büyük bir teveccüh ve tazim göstermiştir. Manevî kişiliği ve bilgelik yönü ortaya çıkan değerli âlim şöhretten korktuğu için Bursa’dan ayrılır ve Aksaray’a yerleşir. Burada; Hacı Bayramı Veli başta olmak üzere birçok talebe yetiştirir.
Somuncu babanın günümüz dünyasında maddiyat üzerine verdiğimiz mücadeleler arasında bir an durup bizi düşündürecek bir hikâyesi var. Paylaşarak bitirelim. Somuncu baba, tarlası olup da tohumu olmayan yoksul talebesine bir çuval buğday vererek, “tarlanın yarısını kendin için, yarısını da benim için ek” der ve gönderir. Talebe bu yardıma sevinerek köyüne döner ve tarlanın yarısını kendi adına yarısını da hocası adına eker. Ekinlerin yetiştiği mevsime geldiklerinde, talebeye ait ekinler gayet iyi ve gür yetişmiş hocasının ki ise zayıf ve cılız kalmıştır. Somuncu Baba, iyi yetişen mahsulün kimin olduğunu sorar. Talebe de “sizin” der. Buna üzülen Somuncu baba; “biz ahiretimizin mamur olması için dua ediyorken, ahiretimiz yerine dünyamız mamur olmaya başlamış, ücretimizi dünyada alıyor, ahiretimize bir şey bırakmıyor muyuz yoksa?” diye üzüntüsünü belirtir. Talebesi de, “efendim” der, “aslında iyi olan taraf bana aitti, zayıf olan da size. Utancımdan dolayı iyi olanın size ait olduğunu söyledim.” Somuncu baba sevinir, tebessüm ederek; “şimdi oldu evlat” der, “ekinin gür tarafının bana ait olduğunu duyunca, ‘dünyada alacağınızı aldınız ahirette isteyecek bir şeyiniz kalmadı’ denecek olan servet sahiplerinden mi oluyorum yoksa diye endişe etmiştim!”
Kimimiz kazanırız, seviniriz. Kimimiz kaybederiz seviniriz. Kimimizde kazanamadıklarımız için kendimizi yer bitiririz. Ne diyelim! Somuncu baba söylemiş gerekeni. Hatırlayalım ve düşünelim yeter. Haftaya yeni konularla buluşuncaya kadar sağlıklı, mutlu ve huzurlu kalın, hoşcakalın.