Her hafta buluştuğumuz köşemizde zaman zaman hayatın içinden hikâyeleri paylaşıyor ve kendi penceremizden değerlendirmeler yapıyoruz. Yazımızda yine ilginç bir hikâyemiz var ancak bu kez yorumu sizlere bırakıyorum. Hikâyemiz yaşanmış bir olay mı bilmiyoruz ancak hepimizin benzeri tercihler yapma noktasına gelebildiği olaylardan biri olabileceğini söylemek mümkün. Benzetme belki çok aykırı ancak hikâyeye müdahale etmeden buyurun birlikte okuyalım.
Henüz çok gençken kocasını kaybetmiş, ondan kalan tek oğlunu yetiştirmek için dişini tırnağına takarak çalışmıştı. Onu kimseye muhtaç etmeden okutabilmekti arzusu. Bu hayallerle geçirdi günlerini. Gençti güzeldi ama geri çevirmişti evlenme tekliflerini, oğlunu yaban ellere vermek istemiyordu. Başkalarına çamaşır yıkadı, temizlik yaptı, oğlunu hiç bir şeye muhtaç etmedi. Oğlu okuyacaktı, mesleğini eline alınca, artık geri kalan ömrünü yavrusunun yanında geçirecekti.
Bu hayallerle geçti yıllar, bu hayalle bitti yıllar. Nihayet oğlu Hukuk Fakültesi’ni bitirerek hâkimlik görevine başladı. Ana sevincinden yere göğe sığmıyordu. Sıra oğluna layık bir kız bulmaya geldi, bunu da bulunca artık gözleri arkasında kalmayacaktı. Tam istediği gibi bir kız buldu. Tabiri yerinde kabul ederseniz; dışını görüyor, içinden haberi yoktu. Seviyordu gelinini öz evladı gibi. Bir an önce düğün olsun istiyordu. Sanki kendi evlenecekti. Bir an önce taşınmak istiyordu yeni evlerine, artık bir köşeye oturup torunlarını sevecek, geçmiş tatlı bir hatıra olacaktı. Nikâh gününe bir ay kalmıştı, damat, gelini alarak yeni evlerine yerleşecek, eşyaların yerlerini ayarlayıp ölçülerini alacaklardı. Bütün eşyaların yerleri ayarlanmış tek tek güzel bir görüntü kazandırılmıştı. Bu işler yapılırken bir ara gelin adayı kız nişanlısına dönerek: “Cihan böyle güzel oldu ama şu çöp tenekesini nereye koyacağız?” Şaşırdı genç adam, hayret dolu bir sesle:
– Koskoca evde bir çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun? Bırak oraya bir yere.
– Yok, yok hiç olur mu?
– Balkona koyarsın.
– Oraya da hiç uymaz.
– Yahu çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun?
– Onu demiyorum canım, anneni diyorum anneni deyiverir. Genç kızın ağzından çıkan cümleler genç adamın kalbine ok gibi saplanıp, başını döndürmüştü. Varlığında baş tacı olan annesi, kendisi için el kapılarında çalışan annesi, demek bir çöp tenekesi yerine konuluyordu. Demek ki annesi bir çöp tenekesiydi eşi olacak kadın için. Hayat arkadaşı olacak kız anasına çöp tenekesi diyordu. Tek kelime konuşmadı eve dönünce de bir şeyden bahsetmedi, zavallı anne gelinin kendi hakkında düşündüklerin habersiz, nasıl olduğunu soruyor durmadan onu övüyordu. Acı acı güldü bu durum karşısında genç adam.
Nihayet nikâh günü gelmişti. Bütün hazırlıklar bitmiş arabalar dairenin yolunu mekân tutmuşlardı. Salon ağzına kadar doluydu. Dışarıya kadar taşın davetli kulesinde heyecan kol geziyordu, yeni evlileri görebilmek için. Ve memur geline sordu; “Kızım Ahmet oğlu Cihanı zevceliğe kabul ediyor musun?”
– Evet, kabul ediyorum.
– Peki, oğlum sen, Zeynep kızı Zeliha’yı zevceliğe kabul ediyor musun?
– Hayıııır etmiyorum.
Salonu ayağa kaldırdı bu ses. Gözlerde hayret ifadesi herkes şok geçirmiş gibi damat adayına Cihan’a bakıyorlardı. Memur şaşırmıştı. “Peki, şimdiye kadar nerede idin?” Cevap verir Cihan; “Efendim babam beni küçük yaşlarda bırakarak vefat etti. Annem dışarılarda çalışarak gençliğini bana harcayarak çalıştı çabaladı. Giymedi giydirdi, yemedi yedirdi. Beni büyüttü, beni okutup adam etti. Annem benim yanımda oturup rahat edeceği zaman bu gördüğünüz gelin hanım, annemi bir çöp tenekesi yerine koyarak evde onu koyacak yer bulamıyor. Annemi bir çöp tenekesi olarak görüyor ve onu istemiyor. Benim annemi istemeyen, ona o şekilde muamele yapan kadını ben de istemiyorum. Varsa annesini çöp tenekesi dedirtecek buyursun gelini alsın.” Yerinden kalkarak annesini aldı hayret ve gözyaşları arasında salondan çıktı.
Cihanın bir daha evlenemediğini belirterek bitiyor hikâye. İlginç değil mi? Ne dersiniz? Tekrar görüşünceye kadar sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.