Yöneticilikte karar verme ve planlama kadar bir önemli konu da örgütlenmedir. Örgütlenme; kararı verilen ve planlaması yapılan işi gerçekleştirecek ekibi bir araya getirme sürecidir. Doğal bir araya gelme olarak da görülebilir. Daha çok teşkilat olarak bilinen ve organize etme faaliyetleri olarak ifade edilen örgütlenmede toplum olarak yeterli olduğumuz söylenemez. Örgüt ve teşkilat kelimelerinin farklı kesimlerce benimsenip kullanılması da bu cümlemizi desteklemektedir. Örgütlenmede zayıflığımıza gelince; geleneksel anlamda lidere dayalı sosyal bir yapıdan geldiğimiz için örgütlenme kültürümüz gelişip bir türlü kurumsallaşma noktasına çıkamamıştır. Örgütün gücü de zaafları da en üst yönetici ya da lidere bağımlı kalmıştır.
Daha önceki yazılarımızda karar verme ve planlama konularını incelemiş ve karar verirken nelere dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekmiş, planlamanın yöneticilerinin aynası olduğunu belirtmiştik. Örgütlenme her ikisini de tamamlayan nihai bir sürecin adı. Örgüt, teşkilat ve organizasyon ise karar verilen ve planlanan amacı gerçekleştirmek için iki ya da daha fazla kişinin eşgüdümlenmiş biçimde çalıştıkları yapı. Örgüt dediğimiz zaman aile de bir örgüttür, devlet de. Uluslar arası çalışan yapılarda. Aile doğal bir örgütlenme, devlet resmi ve zorunlu bir örgütlenme, dernek vakıf ve siyasi partiler ise gönüllü örgütlenmelerdir. Örgütün türü ne olursa olsun aşağı yukarı çalışması ve sürdürülmesi aynıdır. Örgütlerde asıl olan insan unsurudur. Amacı gerçekleştirecek olan ekiptir. Bu ekibin doğru yapılandırılması gerekir.
Örgütlenme diğer bir ifadeyle teşkilatlanma – yazının devamında bu kelimeyi tercih edelim- planlama ile çok yakından alakalıdır. Biri diğerini tamamlar. Planlaması içi yapılmayan bir işte örgütlenme de sakat olacaktır. Eksiklikler ortaya çıkacaktır. Çok iyi bir planlama ise başarısız teşkilatlanma ile hayata geçemeyebilir. Teşkilatlanma da görev tanımı iyi yapılmalıdır. Hangi işten hangi makamın sorumlu ve yetkili olacağı, hangi faaliyetin hangi birim tarafından gerçekleştirileceği net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Herkesin sorumlu olduğu bir işte aslında kimsenin sorumlu olmadığı bilinen bir gerçektir. Teşkilatta görev dağılımı teşkilat mensubu kişilerin bilgi, tecrübe ve yetenekleri göz önüne alınarak yapılmalıdır. Aile yapısında anne babalık görevini, babanın da annelik görevini üstlenmesi o ailede yapının aksamasına sebep olacağı gibi resmi ve özel teşkilatlarda da baş olacak kişinin eleman, eleman olacak kişinin de baş yapılması aynı şekilde teşkilatı zayıflatacaktır.
Teşkilat, ister devletin bir yönetim kademesi olsun ister bir sivil toplum kuruluşu olsun işleyişte karşılaşacağı güçlükler benzerlik gösterir. Teşkilatta bir birimin aksaması ve anında giderilmemesi diğer birimleri de olumsuz etkileyecektir. Teşkilatın organları birbiri ile koordinasyon içerisinde birbirini tamamlayarak çalışmalıdır. Teşkilatın yükü bir kişinin ya da bir birimin omuzlarına yüklenmemelidir. Teşkilatı başkan, yönetici ya da lidere havale etmek doğru bir anlayış olmaz. Bir dönem başarı gelse bile uzun vadeli olmaz. Üyelerinin hepsinin teşkilatın hedeflerini aynı oranda benimsemesi ve bu bilinçle çalışması ideal olanıdır.
İnsanın sosyal bir varlık olması ve yaratılış gereği birlikte yaşama özelliği gereği teşkilat yapıları daima var olacaktır. En küçüğünden en büyüğüne tüm teşkilatların sağlıklı çalışması ve sürdürülmesi insanların huzuru ve mutluluğu için katkı sağlayacaktır. Yeni yazılarda buluşuncaya kadar sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.