Sevgili dostlar, kıymetli okurlarımız sizlerle her Perşembe bu köşede birlikteyiz. Gerçek Fethiye Gazetemize ve özveriyle görevini yapan arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Zaman zaman gündeme ilişkin görüşlerimizi paylaşırken bazen de düşündüren alıntılara yer veriyoruz. Bugün sizlerle tebessüm ettirdiği kadar da düşündürecek bir hikâyeye yer vermek istiyorum. Fıkra olarak daha önce duymuş olabilirsiniz. Farklı versiyonlarına da rastlayabilirsiniz. Fıkra deyip verdiği ders kısmını atlarsak bir faydası olmaz. Elde ettiklerimizin ister mal, ister makam olsun helal ve meşru yollardan elde edilmesinin önemini özetle anlatıyor. Birlikte okuyalım.
Köyün birisinde hırsızlık yapan ve uyanık geçinen biri alışmış olsa gerek, günlerden bir gün bir at çalmış. Atı satıp paraya çevirme zamanı geldiğini düşünerek, oğluna;
“Al bu atı pazara götür sat. Ben gidersem tanırlar” demiş.
Oğlu da atı satmak için almış pazara götürmüş. Pazarda, komşu köyden adamın biri atı görmüş beğenmiş. Ata iyice bakmış.
“Bunun ayağı sakat” demiş.
Oğlan da;
“Hayır, sakat değil” diye karşılık verince, adam;
“Bir bineyim o zaman” demiş.
Adam ata binmiş, gidiş o gidiş. Oğlan akşam eve gelmiş. Uyanık geçinen hırsız atın satıldığını düşünüp heyecanlanmış.
“Kaça sattın oğlum?” diye sormuş. Oğlu;
“Vallahi baba geldiği fiyata gitti” demiş.
Günlük yaşantımızın hızlı akışında çoğu zaman fark etmesek te bu hikâyenin özetlediği örnekleri bolca görebiliriz. Temennimiz; Allah bizi helal olmayan mal ve meşru şekilde elde edilmeyen imkânlardan muhafaza buyursun. Bugün kısa tutalım. Yeni yazılarda tekrar buluşuncaya kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın. Hoşcakalın.