Tartışmaların “yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar?” düzeyinde olduğu bir ortamda neyi yazacaksın ki? Yine de yazalım. Umulur ki, bir kişinin daha sağlıklı düşünme ve analiz yapabilmesine bir nebzecik katkımız olur. Diploma bazlı istatistiklerde yüksek görünsek te okuma oranlarının yerlerde süründüğü bir ülkeyiz. Okumuyoruz, yazmıyoruz. Yaşadığımız sorunlara sağlı durum tespiti yapıp doğru teşhis koyamıyoruz. Doğru teşhis konulamayınca alınan tedbir ve uygulanan çözümlerde bir işe yaramıyor. Konjonktür ve deneme yanılma metodu ile yola devam! Yollara dizilmiş milyonlarca araç ve bir o kadar cep telefonunun bir tanesi bile yerli üretim değilken, Japon mühendislerce dış kredi ile yapılan köprüye nasılsa sevinçten göklere uçuluyor ve saatlerce ballandıra ballandıra anlatılıyor. Ve daha işletilmesi süreci ile ilgili bir soruya cevap bile alamadan hoop mevzu politik düzleme çekilerek etiketlemeler başlıyor. Bu en son örnek. Görmek isteyene her şey ortada! Mesele parti ve hükümet meselesinin ötesinde. Öyle olursa da ölçü belli. Doğru yaptığı zaman desteklemek yanlış yaptığı zaman uyarmak ve karşı çıkmak.
Piyasadaki çoğunluğa bakılırsa her şey güllük gülistanlık. Kutlu doğum programlarının çoğalması ve özellikle okullarda yapılmasından duyduğu sevinçten olsa gerek gözyaşları yaşarıyor. “Eskiden şöyleydi böyleydi” derken ağzı kulaklarına varıyor. Anmak ve anlamak arasındaki farktan bihaber. Kendisi okuldan ayrıldıktan sonra gururla izlediği programda görev alan çocukların akşamki Survivor yarışmasında kimin haklı olduğunu tartıştıklarından haberi yok. İlköğretim öğrencileri arasında alkol kullanım oranının yüzde yetmiş ikilere, uyuşturucu kullanım oranının yüzde yirmi sekizlere çıktığından, gençler arasındaki uyuşturucu kullanım oranının artışından bihaber. Son on yılda fuhuş olaylarının yüzde 790, çocuklara yönelik cinsel istismarın yüzde 434, cinsel taciz olaylarının yüzde 449 arttığından, ekonomide, üretimde, istihdamda bir adım ilerleyemeyen ülkenin en hızlı büyümeyi kumar ve şans oyunları sektöründe gerçekleştirdiğinden hiç haberi yok. Çünkü izlediği kanalların hiçbirisinde bu haberlere zaten yer yok! Bu kadar okul açılmasına ve seçmeli dersler konmasına rağmen gittiği camide gelen genç sayısında neden bir tane bile bir artış olmadığı sorulsa verecek cevabı da yok!
Ne acı bir şey ki ülkemizin bir bölümünde can ve mal güvenliği kalmamış. Devletin kamusal işleri yürütülemez hale gelmiş. Her an bir patlama, her an bir silah sesi. Ve sona eren onlarca canlar. Terör bir türlü gündemden düşmüyor, düşürülemiyor, düşürtülmüyor. Beri tarafta; Kilis’e 18 Ocak’tan bugüne kadar 45 Katyuşa roketatar mermisi düşmüş. Son günlerde insanların diken üstünde yaşadığı kentte, öğrencilerin yüzde 90’ı okula gitmeyince sınıflar da sokaklar gibi boşalmış. Bu coğrafyanın 1 numaralı sorunu terör iken şu son tartışmaya bakar mısınız? Yeni anayasada laiklik yazılmalı mı, yazılmamalı mı? Yahu yazsan ne olur, yazmasan ne olur? Önemli olan uygulama değil mi? Bugün yasal metinlerde yazılanların yüzde kaçı uygulanıyor Allah aşkına! 1937’den beri yazılı. Bir gün uygulanabilme imkânı oldu mu? Tanımı bile yok ki, kime göre nasıl uygulayacaksın. Yazılı olmayan ülkeler ölmüş mü? Japonya yerlerde mi sürünüyor? Andımızı yıllardır bağıra bağıra okuyoruz. Sonuç ortada işte! Demokratik Kongo Cumhuriyeti yazınca Kongo hem demokrat hem de cumhuriyetçi mi oluyor? Bırakın bu işleri. Hem savunanlar hem karşı çıkanlar açısından yapılan tartışma komik ve trajiktir. Ülkenin ana sorunları; terör, borca dayalı para sistemi, ahlak ve maneviyat yoksunluğu, yerli ve milli sanayisizlik ve yapılmayan-yaptırılmayan (montaj ve dış patentli değil % 100 yerli) üretimdir.
Yeni yazılarda buluşuncaya kadar sağlıklı ve huzurlu kalın, hoşcakalın.