Öğretmenler günü ile kurban bayramının aynı haftada buluştuğu bir zaman dilimindeyiz. Öğretmenler günü olağan bir şekilde kutlandı ve geçti. Bundan üç dört yıl önce öğretmenler günü ile ilgili yazmış olduğum yazıya bakınca çok fazla bir şey değişmediğini görmemek mümkün değil. Tekrar aynı cümleleri ihtiva edecek bir köşe yazısının da tekrardan başkaca bir anlamı olmayacak. Acaba diyorum; bu belirli gün kutlamalarının çoğu günü kutlanan kesimin sırtını sıvazlayıp, işi duygusallığa vurdurup sorunları rafa kaldırmak için özel olarak mı icat edildi? Kim bilir! Malum duygusallığın geldiği yerden akıl apar topar ayrılmak zorunda kalırmış.
Kurtlar Vadisi dizininin yeni filmi ‘Gladio’ sinemalarda gösterime girdi. İlk gün izleme fırsatı buldum. Uzun süredir Kurtlar Vadisi izleyenleri tarafından merakla beklenen filme ilk gün benim izlediğim seansta pek ilgi yoktu. Bir istihbarat görevlisinin uzun yıllar hizmetinde çalıştığı ve sonradan devletin içine sızmış bir yapı olduğunu öğrendiği gizli bir teşkilat ile hesaplaşmaya çalışmasını konu alan filmin adı ‘Gladio’ konmuş. Birçok yerde ‘gladyo’ olarak ta kullanılan bu kelimenin Türkçe’de bir karşılığı da bulunmamış. Dilimize sonradan geçen kelimeleri kullanırken çoğunlukla Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakarım. ‘Gladio’ belki söylenildiği gibi ‘Gıladyo’ olarak mı kullanılmalı yoksa ‘Gladyo’ mu daha uygun bilmiyorum ama Türk Dil Kurumu sözlüğünde yok. Yani adında bile net bir durum olmayan kelimenin ihtivasında ise durum daha da karışık. Bu film, Kurtlar Vadisi dizinin başından beri anlatmaya çalıştığı düşüncenin aslında bir bölümü. İnternet sitelerinde filmin tartışıldığı forumlarda çok değişik yorumlar yapılsa da bu film zaten çekilmeliydi. Dizide işlenen konuların gerçek hayatla ne kadar örtüştüğünü, dizide senaryolaştırılan olayların ülke gündemimizden hiç eksik olmayan olağanüstülüklerle örtüştüğünü tartışmak bile anlamsız. Hatta son dönemlerde kanal değiştirdiği için verilen mesajlarında farklılaştığı yorumlarına katılmak mümkün değil. Yeri gelmişken, Kurtlar Vadisi Irak filmine de bir kaç cümle ile değinmek istiyorum. Elbette farklı bir yere sahip film diziden ayrı olarak. Irak’ta yapılan işkencelerin yansıtıldığı filmin bir sinema filmi dışında bu boyutuyla bile bir dönemi kayıt altına aldığını düşünüyorum. Filmin bazı ülkelerde yasaklanmasını da unutmamak lazım.
Filme gelince; “İskender Büyük, derin devlet adına sayısız eylemde bulunmuş emekli bir istihbaratçıdır. Karanlık geçmişi nedeniyle sanık sandalyesine oturtulduğunda, yanında, baronun gönderdiği genç ve tecrübesiz avukat Ayşe’den başka kimse yoktur. Yargılanmasına göz yumanlarla hesaplaşmaya karar veren İskender Büyük, tüm bildiklerini bir bir anlatmaya başlar. İskender’in karanlık geçmişinin sayfaları arasında, ülkeyi yerinden sallayacak gerçekler gizlidir. Bu şok gerçeklerin işaret ettiği tek adres ise ‘Gladio’dur. İfadeleri ülkede her gün yeni bir gündem yaratırken, içindeki intikam duygusu da giderek büyümektedir. Elinde kalan son kartı oynamaktan başka şansı yoktur: Anlattıklarıyla, Gladio’nun ikinci adamı Fuat Aras’ı saklandığı yerden çıkarmak. Ancak bu yolun sonunda İskender Büyük’ü hiç tahmin etmediği başka bir sürpriz beklemektedir. Yine bir oyunun parçası olur. Üstelik bu kez oturtulduğu yer, konuşma şansının olduğu bir sanık sandalyesi dahi değildir.” diye anlatılmış. Filmi anlatacak değilim. Bu doğru da olmaz. Filmi izleyecek olanlar içinde tabiî ki.
Film, ülkemizin otuz yıla yakındır belası olan terör örgütünün lider kadrosunu çökertmek için yapılan bir operasyon ile başlıyor. Filmin genelinde olmayan aksiyon sahnelerinden biri bu giriş. Türkiye’nin yakın geçmişindeki özellikle, 90’lı yıllardan sonraki dönem olaylarına vurgu yapıyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın öldürülmesi, sonrasında bölgeye etkileri, darbeler, darbe hazırlıkları, uyuşturucu ve büyük para transferleri bunlardan bazıları. Filmin müzikleri de dizidekiler kadar etkileyici değil. Olaylar sadece İskender’in penceresinden verildiği için ekip de yok. Filmin sonu çok iyi bağlanmış. Kısaca filmde daha çok mesajlar ön plana çıkartılıyor. Bir sinema filmi süresi için bu çok isabetli olmuş. Filmin söylemeye çalıştığı mesaj hedefi buluyor. “Vatanı en çok sevene en pis işleri yaptırırlar” gibi orijinal ama kulağa yabancı gelmeyen sözler filmin çok yerinde geçiyor. “Türkiye’nin başından bela ayrılmaz. Türkiye’de yaşayan en ufak çocuklara sorsan, büyüyünce başbakan olmak isterler, bazıları dünyayı fethetmeyi bile düşünürler. Gladio yüzünden peşimizde belalar var. Gladio bizi bıraksa, biz dünyanın başına bela oluruz.” Ya da; “Devletim beni idam sehpasında görmek istiyorsa orda olurum, hücreyse orda, ama mesele devletin ne istediği meselesi değil bağımsız olma meselesidir.” cümlesi bir başka örnek. 50 yıl sonrası için bile tesadüflere yer olmadığı söylenen ülkemizin bazı gerçeklerine kafa yormak istiyorsanız bu filmi izleyin. ‘Yok! Kalsın almayalım’ diyorsanız; Aşk-ı Memnu ve yüzlerce benzeri romantik dizilere ve komedi türlerine devam!
Gladio filminde ortaya konulan yapının veya zihniyetin kullanmayacağı kimse yok gibi. Uluslararası veya ülke genelinde olmasına gerek yok. Bazen bu; il, ilçe, belde veya köyde bile vücut bulabilir. İşte bu noktayı ifade eden ve filminde çarpıcı ifadelerinden biri ile yazıyı bitirelim. “Onların kim olduğu önemli değil, kimleri ele geçirdiği önemli.” Kurban bayramınızı en içten dileklerimle tebrik eder, sağlık mutluluk ve başarı dolu günler temenni ederim.