Kurtlar Vadisi Irak ardından Gladio derken Kurtlar Vadisi Filistin’de gösterime girdi. Sinemada herkesin bildiği bir konuyu anlatmak, az bilinen ya da hayali bir konuyu ortaya koymaktan daha zordur. ‘Herkesin bildiği’ derken az bildiği ya da yanlış bildiği eklemesini de yapmadan geçmeyelim. Filistin oldukça kapsamlı bir konu. Bir milletin var olma mücadelesinden tutun da BİP, BOP diğer bir ifadeyle Büyük Ortadoğu Projesine kadar uzanan ve kısaca Ortadoğu sorunu olarak adlandırılan bir sorunlar yumağı. Filmin konusu bu olunca elbette filmi ile ilgili söylenecek sözler de çok oluyor.
Pana Filmin Kurtlar Vadisi Irak’ı birçok kesimden çuval hadisesinin gazını alma olarak eleştirilse de ABD’nin Irak’ta yapmış olduğu insanlık dışı vahşetleri kayda geçmesi açısından oldukça başarılı oldu. Kurtlar Vadisi Gladyo Irak’ın aksine daha çok iç gündeme dair ve mesaj yüklüydü. Önemli de bir filmdi ancak bilinçli bir şekilde gündemde tutulmadı. Bu bilinç fazla ağır bastı ki Pana Film bile filmin arkasında durmadı. İsrail’in ablukası altında bulunan Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yapılan baskın ve Kurtlar Vadisi Pusu dizinin bir bölümüne bu ülkenin tepkisi bu filmin yapılmasını kaçınılmaz hale getirdi. Ve film kısa bir sürede sinemadaki yerini almış oldu.
Bu iki paragraftan sonra, gösterime girdiği ilk gün ve ilk seansta izleme fırsatı bulduğum Kurtlar Vadisi Filistin’e geçelim. Bir filme topyekûn iyi ya da kötü nitelemesi yapmak doğru değil. Kaldı ki iyi bir sinema izleyicisi ve eleştirmeni değilim. Filmi olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirip, okuyucularla paylaşmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Bu film çevrilmeliydi çünkü Filistin konusu onlarca filme konu olmayı çoktan aştı. Türk sineması açısından geç bile kalındı. Film, Filistin’de yaşananları geniş bir boyutta anlatmaktan uzak. Mavi Marmara saldırısının intikamı alınıyor. Ancak, Filistin’de ne olup bittiğini bilmeyen toplum zihninde de bu mevzuyu sığ bir şekilde rafa kaldırıveriyor. Diyeceksiniz ki sadece bu konu seçilmiş o zaman adı farklı olmalıydı. Filistin değil Mavi Marmara falan olabilirdi. Filmin bir yerinde geçen Filistin’li kızın feryadı çok kısa geçmiş. Filmin ortasındaki zikir görüntüleri zorlama ile yerleştirilmiş gibi duruyor. Irak filminde ne kadar yerinde olduysa bunda da bir o kadar değil. Tam teçhizatlı İsrail askerlerinin gerçekte bırakın mahalleleri köyleri yerle bir etmelerine rağmen filme tanklı, toplu, tüfekli üç kahramandan birini bile vuramamaları çok dikkat çekiyor. Bir ikisi hariç film güçlü bir metne sahip değil. Görsellik ve efektler açısından ‘harika, dehşet, mükemmel’ falan diyemesek de yerli benzerlerine göre oldukça iyi ve arayı açmış görünüyor.
Filmin nefreti ve kini körüklediği eleştirisi ne kadar saçma ise filmi beğenmekle ve izlemekle Filistin konusu sahiplenilmiş ve orada zulüm altındaki insanlara yardımcı olunmuş olunmuyor. Moşe ölünce sorun bitmiyor. Diğer Moşeler ve onların arkasındaki devleti düşündürmek ve ortaya sermek gerekiyor.
Sonuç olarak, Irak ve Gladyo filmleri ile ait olduğu konuda dolu dolu verilen mesajlar bu filmde oldukça yumuşatılmış. Yahudi ile siyonizmi ayırt edeceğim derken İsrail devletinin yapmış olduğu terörü sanki devletin üst yönetiminin bilgisi dışında birkaç kendini bilmez asker yapıyormuş görüntüsü verme gibi bir büyük yanlışa düşülmüş. Keşke, böyle mühim bir mevzuda çekilecek film daha dikkatli ve sabırla gerçekleştirilmiş olsaydı. Dizide kanal değişikliğiyle birlikte yaşanan eksen şaşkınlığı bu filme yansımamış olsaydı. Sık sorulan soruyla bitirelim. Kutuplardaki fokları ve Çin’deki pandaları kurtaran dünya basını Filistin’e neden canlı bağlanmaz ya da bağlanamaz? Yeni yazılarda buluşuncaya kadar sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.