Geçen iki hafta yer verdiğimiz kent konseyleri yazımızı bitirelim. Kent konseyine ilişkin kanun ve yönetmelikte katılımcılık başta olmak üzere etkinlik, verimlilik, hesap verebilirlik başta olmak üzere yerel yönetim ilkelerine vurgu yapılmış olması önemlidir ancak sahada ne ölçüde gerçekleşebileceği üzerinde durulması gereken bir husustur. Özellikle; kanunda geçen, “…çalışır” ifadesi çok genel bir ifade olması yanı sıra, belediye yönetimleri üzerinde herhangi bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Diğer taraftan, kent konseyinin faaliyetlerinin belediyelerin yardım ve desteği ile yürütülecek olması, mali açıdan belediyelerin uhdesinde kalacak olması ve daha önemlisi kent konseyinin kararlarının ancak belediye meclisinde değerlendirilmeyi beklemekle sınırlı kalması kent konseyini zayıflatan hususlar olarak tartışılmaktadır. Nitekim bu duruma ilişkin Özdemir (1); “kent konseylerinin kuruluş ve işleyişlerinde önemli yer tutan mali yapı ve bütçe konusuna tam olarak çözüm bulunamadığı görülmektedir. Kent Konseyleri maddi olarak bağımsız olmadıklarından dolayı belediyeye bağlı oldukları gibi bir algılamaya sebebiyet verilmektedir. Ayrıca çoğu belediyenin mevcut bütçeleri, temel görevlerini yerine getirmeleri bakımından zaten yetersiz nitelik arz etmekte, bu durum da kent konseylerince yapılacak harcamalarda yeterli destek alınma ihtimalini azaltmaktadır. Bu da diğer bürokratik engellerle birleştiğinde kuşkusuz konsey faaliyetlerinin geçekleştirilmesinde önemli bir sınırlayıcı etken olmaktadır” demektedir.
Bir başka boyutuna dikkat çeken Emrealp ise, “Genelde birçok belediyenin, biçimsel ve yüzeysel katılıma kucak açarken, özellikle kentsel planlar ve mali konular gibi birtakım kilit alanlar söz konusu olduğunda, aynı şekilde istekli olmaması ve katılımı sınırlandırıcı bir tutum sergilemesi nedeniyle Kent Konseyinin “göstermelik” bir işlevle sınırlı kaldığı endişesi de, bu sorunu daha da derinleştirmesine neden olmaktadır” demektedir.(2) Kent konseylerinin mevcut yapısı ve işleyiş durumuyla katkı sunmaktan çok uzak olduğuna dikkat çeken Aygen, kent konseyinde alınan karar ve görüşlerin bağlayıcılığı olmadığından konseye katılım noktasında katılanların motivasyonunda önemli bir dezavantaj olduğunu söylemektedir. Beraberinde, “kent konseylerinin işleyişi noktasında bir diğer sorun ise, belediye meclislerinin kent konseylerini kendilerinin yerine geçecek bir mekanizma olarak görme endişeleri nedeniyle, konseye ve konseyin faaliyetlerine olumsuz yaklaşmasıdır” diyerek bir başka olumsuz boyutu dile getirmektedir. (3)
Bazı sıkıntılarına rağmen kent konseyleri yönetimin tavandan tabana indirilmesi aşamasında oldukça etkili yapılanmalardır. Ancak bu yapılanmanın daha işlevsel bir hale getirilebilmesi için kent konseylerinin katılım profilini genişletmek ve katılımcılığı arttırmak gerekmektedir. Konsey toplantılarına mutlaka örgütlü katılımın olmasını beklememek gerekmektedir. Kent halkından olan bir genç, bir öğrenci, ev hanımı ve engelli bir vatandaşın da konseyde yer almasının sağlanması gerekmektedir. Bunun için de kent halkına kent konseyleri hakkında bilgi vermek ve kent yönetimi hakkında bir fikri, önerisi veya şikâyeti olan herkesin toplantılara katılabileceği ve katılması gerektiğinin bilgilendirilmesi gerekmektedir. Zira katılım ancak bilgilendirilmiş toplumlar için söz konusudur. (4)
Kent konseylerinin halkın kent yönetimine daha geniş tabanlı katılımını sağlayabilmesi için, konseyin öncelikle değişik görüş ve düşüncelerin konuşulacağı bir demokrasi platformu olması gerekir. Kent konseylerinde kente ilişkin düşünceler rahatlıkla ortaya konulabilmeli ve konuşulabilmelidir. Yasa kent konseylerine çok önemli görevler vermiş; belediyeler, özel idareler, üniversiteler, siyasi partiler, kamu kurumları, muhtarlıklar, vakıflar, dernekler, cemiyetler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları gibi çeşitli toplum kesimlerine dayanan en önemli kurumlar, kent konseylerinin katılımcısı olarak sayılmıştır. Ülkemizdeki hemen hemen hiçbir oluşum bu denli geniş tabanlı bir yapıya sahip bulunmamaktadır. Bu nedenle kent konseylerinin ülkemizde her alanda halkın yönetime katılımının artırılması ve bu katılımın sürekli kılınması bakımından bir fırsata dönüştürülmesi gerekmektedir. (5) Tabi bunu yapmak kolay değildir. Hele hele bizim gibi, duygusal bağlar, sık kırılganlıklar ve hızla değişen konjonktürlere sahip ülkelerde hiç kolay değildir. Tekrar buluşuncaya kadar sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.
Dr. Mesut Koç – 25.04.2019
1) Özdemir, A. T. (2011). “Mahalli İdarelerde Halk Katılımı Bağlamında Kent Konseyleri”, Sayıştay Dergisi, 83, Ekim-Aralık, s.31-56.
2) Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21 El Kitabı, IULA-EMME(UCLG-MEWA) Yayını, İstanbul.
3) Aygen, M. (2014). “Kent Konseylerinin Kent Yönetimine Katkıları Üzerine Bir İnceleme: Elazığ Örneği”, The Journal of Academic Social Science Studies, Number:29, ss.217-236.
4) Demir ve Yavaş, 2015 Demir K. A. & Yavaş H. (2015). “Kent Konseyleri ile Yerinden Yönetilen Katılımcı Kent Yönetimleri: Yerel Yönetişim Kapsamında Bir Değerlendirme”, Küresel İktisat ve İşletme Çalışmaları Dergisi, Cilt 4, Sayı 7, s. 49-62.
5) Özdemir, A. T. (2011). “Mahalli İdarelerde Halk Katılımı Bağlamında Kent Konseyleri”, Sayıştay Dergisi, 83, Ekim-Aralık, s.31-56.