Atalarımız cahil dostun olacağına akıllı düşmanın olsun demiş. Bu sözü günümüz politik yaşamına dönük olarak; ‘bağnaz fanatik destekçilerin olacağına kaliteli rakiplerin olsun’ şeklinde değiştirebiliriz. Bağnaz fanatik “şeyh uçmaz, müridi uçurur” hesabı her yapılanda bir keramet ararken, her türlü eleştiriyi de külliyen kabul etmez. Bağnaz fanatik rakip de öyle. Ağzıyla kuş tutan bile beğendiremez kendini böylelerine. Sağlık olsun! Bu işin ayrıntılarını insan davranışlarını inceleyen psikoloji ve toplumu inceleyen sosyoloji bilimlerine bırakalım.
Soma’da üç yüzden fazla işçimizin ölümüyle sonuçlanan elim bir kaza yaşandı. En ağır şartlar altında, ailesinin geçimi için yeraltında mücadele veren madencilerimizin başına gelen yüreklerimizi dağlasa da ayrı dünyalarda değerlendirdik bu acı tabloyu. Bir kısım işin fıtratında bu tür olaylar var derken, bir kısım da topyekûn hükümeti sorumlu tuttu. Bazıları işi sabotaj iddiasına kadar götürürken bazıları da bu köşe de yer verilemeyecek kadar saçma eleştiriler getirdi. Hararetli tartışmalar yazımızın ikinci cümlesindeki minval üzere devam etti. Ateş yine düştüğü yeri yaktı, geçti. Allah o işçilerin ailelerine sabır versin. İşin üzücü tarafı, Soma’daki bu acı olaydan bile çeşitli kavgalar, ayrılıkları derinleştirecek noktalar bulabilmeyi başardık memleket olarak!
Ara ara ülkemizde ilk paragrafta vurguladığımız konunun daha geniş bir projeksiyonunda, iktidar ve muhalefetin kalitesi tartışılır. İktidar muhalefetin muhalefette iktidarın yetersizliğinden, kalitesizliğinden, seviyesizliğinden şikâyet eder. Aslında birbirlerinin aynasıdırlar. Kaliteli iktidar nitelikli muhalefetinden belli olur. Nitelikli muhalefette iktidarın kalitesine bağlıdır. Mevcut durumda iyi şeyler söylemek zor. Yakın geçmişte de böyle oldu. İktidarlar korkular ve baskılar üzerine inşa edildi. Muhalefetler iktidarları vatana ihanetle suçlarken, iktidarlar da muhalefeti devleti yıkmaya çalışmakla itham etti. Yerelden genele, istisnalar olmakla birlikte, koltuğu ve makamı alanlar önce rakipleri pasifize etmenin ve halktan gizlemenin yollarını aradı. Buna en iyi örnek TRT’dir. Ülkemizde TRT tüm halkın vergileriyle sürdürülse de her daim iktidarların yayın organı olmuştur. Bir başka örnek daha var. Nielsen Media medya ajansları ve yayın organlarından aldığı verilerden yola çıkarak, geçtiğimiz 31 Mart 2014 yerel seçimlerine ait reklam yatırımlarının dağılımlarını çıkarmış. Media-Cat yazarı Pelin Özkan’da köşesinde bazı verileri paylaşmış. İlgilenenler basında haber olarak yer alan bu ilginç verilere bakabilir. Benim dikkati çeken iki nokta oldu. Birincisi; televizyonda en çok reklam kullanan partiler ve adaylar sıralamasında; Ak Parti yaklaşık 11 bin dakika ile en yakın rakibinden 6 kat fazla. İkinci sırada Mustafa Sarıgül var, yaklaşık 1700 dakika. Sarıgül’ü CHP takip ediyor, 1640 dakika ile. Sonra Melih Gökçek ve HDP var, birbirine yakın 1000 dakika civarı rakamlarla. BBP yaklaşık bir saat ile listenin sonunda. Diğerleri ise yok gibi. İkinci dikkatimi çeken ise iktidar partisinin en çok reklam verdiği gazetenin Hürriyet olmasıydı. Neden acaba?
Öyle ya da böyle, kalitesizlik kaliteye daima düşmandır. Kalite için de çaba, azim ve sabır gereklidir. Yeri gelir, bedel bile ödemek gerekir. Bitirelim burada; hayatınız kalite, nitelik ve başarılarla dolu olsun. Haftaya güzel konularla tekrar buluşabilmek dileğiyle sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.