Yine bir ramazan ayı ve yine aynı haberler ajanslardan geçilmeye başladı. Ortadoğu’nun buraya sonradan yerleşme işgalci devleti İsrail’in Gazze’ye başlattığı bilmem kaçıncı hava saldırısı ve askeri operasyon. Devamında işgalci terörist devletin iftar saatinde yaptığı bombalı hava saldırılarını değil de kendini savunmak üzere karşılık veren Filistin’i kınayan Bir-leşmiş Milletler, İngiltere ve ABD’nin açıklamaları. Ve tüm bu olanları olağan bir şekilde seyreden medeni ülkeler, sözde teşkilatlar, ülkeler, insanlık! Çok şey söylemeye gerek yok. Bu kadar rezilliği bu dünya fazla taşımaz! Bu masumların ahını geride kalanlar çok acı öder, öderiz. Allah sonumuzu hayretsin. “Duyuyoruz, izliyoruz ama hala ben anlamadım” diyorsanız, Filistin topraklarında yaşananların özetini meseleye büyük hassasiyetle sahip çıkan ve kamuoyunun gündeminde tutmaya gayret eden Anadolu Gençlik Derneği’nin Genel Başkan Salih Turhan imzalı son açıklamasından okuyalım. Sabırla sonuna kadar lütfen!
***
“Birinci Dünya Savaşının Osmanlının tasfiyesi ile sonuçlanmasının ardından İngiliz işgali altındaki Filistin topraklarında bugünkü Siyonist İsrail’in temelleri atılmıştır. Siyonizm düşüncesi ve İkinci Dünya Savaşının hemen akabinde varlığı Birleşmiş Milletlerce tescillenen Siyonist İsrail ilk günden itibaren hem İslam coğrafyasına hem de tüm insanlığa yönelik bir tehdittir. İsrail’in özelde Filistin topraklarında ve genelde İslam coğrafyasının tamamında estirdiği terör her Ramazan ayında olduğu gibi bu Ramazan’da da şiddetini artırmıştır. Özellikle Ramazan ayını Müslümanlar için kan gölüne dönüştürmek Siyonizm düşüncesinin karakteristiğidir.
Bir terör devleti olan İsrail’in bayrağındaki iki mavi çizgi Fırat ve Nil nehirleri arasındaki toprakları simgelemektedir. Vaat edilmiş topraklar anlamına gelen” Arz-ı Mev’ud” tabiri üzerinde Müslümanların yaşadığı başta Filistin olmak üzere Lübnan, Suriye, Irak, Kuveyt, Ürdün, Suudi Arabistan, İran, Mısır, Sudan ve Türkiye’ye ait topraklardır. Siyonist İsrail dünya üzerinde sınırları belli olmayan tek ülke pozisyonundadır. Siyonizm’in kontrolündeki küresel güçlerle işbirliği içerisinde olan hükümetlerin tamamı sınırları belli dahi olmayan Siyonist İsrail’in varlığını tanımışlar ve bu tehdidi yok saymışlardır.
Siyonist İsrail kendisini tanıyan ya da tanımayan tüm İslam ülkelerinde terör faaliyetlerinin planlayıcısı, uygulayıcısı ya da destekçisidir. Bugün Suriye’de ve Irak’ta yaşanılan kaosun sebebi Siyonizm’dir. Arakan’dan, Orta Afrika Cumhuriyetine Müslümanlara yönelik tüm şiddet olaylarının arkasında İsrail vardır. İsrail, temelleri Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından atılan D-8 projesini inkıtaa uğratmak ve engellemek için Türkiye’de 28 Şubat Postmodern Darbe Sürecini, ABD’de 11 Eylül İkiz Kuleler Saldırısını organize etmiştir. Siyonist İsrail, ırkçı ve emperyalist hedeflerine ulaşmasının ancak ve ancak parçalanmış bir İslam coğrafyası ile mümkün olduğunu bilmektedir.
İşgalci İsrail, üç Yahudi gencin 12 Haziran tarihinde Batı Şeria’da kaybolmasının ardından Filistin topraklarında aralıksız sürdürdüğü terör faaliyetlerini yeniden artırmıştır. Geçtiğimiz gün kaybolan gençlerin cesetlerine ulaşılması İsrail’in Müslümanlara yönelik yeni saldırıları ve katliamları için de gerekçe olmuştur. Siyonist stratejinin nasıl işlediğini bilen herkes şuna emindir ki, bu üç gencin kaçırılması ya da kaybolması ve öldürülmesi olayının ardında da İsrail istihbaratı vardır. İsrail’in yaptığı katliamları görmezden gelen ABD ve başta İngiltere olmak üzere AB ülkelerinin bu olaya yaklaşımı da İsrail’in Batı Şeria’da ve Gazze’de terör estirmesini teşvik etmek cihetindedir.
İçinde masum insanlar olan seyir halindeki otomobillerin havaya uçurulması, meskenlerin buldozerlerle yıkılması, küçücük çocukların vurulması, camiden çıkan insanlara kurşun sıkılması, su ve kanalizasyon şebekelerinin bombalanması, rızık peşindeki balıkçıların katledilmesi, esirlerin işkencelerden geçirilmesi, cesetlerin tahrip edilmesi ve benzeri birçok aşağılık davranış Siyonist İsrail’in rutine bağladığı küstahlıklardır. Siyonist İsrail bütün bu küstahlıklar için gerekli cesareti başta Irak, Suriye ve Mısır olmak üzere İslam coğrafyasında Müslümanlar arasında yaşanılan çatışma ve gerilimden almaktadır.
Irkçı emperyalizme, faize dayalı küresel sömür sitemine, insanların temel hak ve hukuklarının ihlallerine, yeryüzünün tahribatına ve ekinin bozulmasına karşı büyük bir mücahede içerisinde olması gereken Müslümanlar, Siyonist düşüncenin inceden inceye planlı bir şekilde İslam coğrafyasına ektiği ırkçılık ve mezhepçilik hastalığına yakalanmışlardır. Dün Anadolu’da, Kuzey Afrika’da, Afganistan’da, Bosna-Hersek’te, Irak’ta işgallere karşı direnen Müslümanlar bugün aynı topraklarda ırkçılık ve mezhepçilik hastalığı yüzünden birbirlerine düşmüşlerdir. Dün Osmanlı, Safevi ve Babür gibi üç muazzam devlete sahip olan İslam coğrafyası bugün isimleri haritalarına sığmayan bölük pörçük ve etkisiz altmışa yakın devletçik haline gelmiştir. Bütün bu parçalanmışlığa ve bölünmüşlüğe rağmen Müslümanları, ırkçı emellerine ulaşmada önünde engel gören Siyonizm daha fazlasını istemektedir.
Düzmece 11 Eylül saldırıları bahane edilerek ABD işgali ile birlikte Irak fiilen üçe bölünmüştür. Bugün Batı tarafından körüklendiği iyice gün yüzüne çıkan Arap Baharı rüzgârıyla birlikte Suriye’de meşru muhalefet silahlı mücadeleye dönüştürülmüş ve bir iç savaş ortamı oluşturulmuştur. Netice de Suriye de fiilen en az üç parça haline getirilmiştir. Siyonizm, Türkiye’yi de rahat bırakmak istememektedir. Öteden beri ABD’nin ve AB’nin stratejik ortağı olan, NATO ile sınır ötesi operasyonlara iştirak etmekten imtina etmeyen ve Batı Limanına demir atmış bir ülke görünümü veren Türkiye yine de Siyonizm için endişe verici gelişmelerin yaşanabileceği bir ülke olarak addedilmektedir. Siyonizm’in kontrolündeki uluslararası kuruluşlar ve küresel medya tarafından potansiyel Kürt- Türk, Alevi-Sünni ayrımı sürekli gündem yapılmaktadır.
İsrail’in rutine bağladığı terör olaylarına karşı tepkisizlik, Irak ve Suriye’de yaşanılan parçalanma sürecine karşı duyarsızlık başta Türkiye olmak üzere tüm İslam coğrafyasını adım adım daha büyük bir felakete doğru götürmektedir. Efendimiz(SAV)’in risaletiyle birlikte vahyin yeniden insanla buluşmaya başladığı bir zaman dilimi olan Ramazan ayında Müslümanlar yeninden İslam kardeşliğini kuşanmalıdır. Irkçılık ve mezhepçilik bu coğrafyayı bir arada tutamaz. Etnik yapıyı merkeze alan düşünceler insanlığa saadet getiremez. Irk, renk ve dil ayrımı yapmadan her insanın yaşama hakkını, mülkiyet hakkını, akıl ve nesil emniyetini, inanç ve düşünce özgürlüğünü teminat altına almayan siyasi anlayışlar insanlığa saadet getiremez.
Müslüman olsun ya da olmasın tüm insanlığın hakkın üstün tutulduğu ve adil bir düzene dayanan yeni bir dünyanın kurulmasına ihtiyacı vardır. Bunun yolu Şii-Sünni, Türk-Kürt, Arap-Fars çatışmasından değil, ırkçı emperyalizme, faize dayalı küresel sömürü sitemine, insanların temel hak ve hukuklarının ihlallerine, yeryüzünün tahribatına ve ekinin bozulmasına karşı topyekûn yapılacak bir mücahededen geçmektedir.
Şunu herkes bilmeli ki Siyonizm tüm insanlığa yönetilmiş bir tehdittir. Müslümanlar Siyonizm’in ve Siyonist İsrail’in tuzaklarına düşmemelidir. Hangi renkten ve ırktan olursa olsun bütün Müslümanlar kardeştir. Hangi renk ve ırktan olursa olsun barış ortamında yaşayabilmek her insanın hakkıdır.”
***
Haftaya güzel konularla buluşabilmek umuduyla sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.