Kış gelmedi, soğuk olmadı derken, karakış tüm yurtta etkisini göstermeye başladı. Kapanan yollar, trafik kazaları, buzlanma, kar, dolu yağmur ile birlikte iliklerimize kadar donmaya başladık vesselam. Her mevsimin kendine has bir güzelliği olduğunu söyler dururuz ama yazın sıcaktan kışında soğuktan şikâyet etmeyi bir türlü vazgeçemeyiz nedense. Yazın aradığımızdan kışın, kışın aradığımızdan yazın kaçarız. İkisine de yakın olmak isteriz bazen de. İnsanoğlu işte. Bir dünyada olsa da her biri ayrı bir dünya.
Geçtiğimiz hafta, Ziraat Türkiye Kupası maçında Fethiyespor’un Fenerbahçe’yi kendi sahasında yenmesi ile Fethiye bir anda gündemin ilk sıralarına yükseldi. Ülkemizde spor dalları içinde futbolun yeri, futbolun içinde de dört İstanbul kulübünün rekabeti büyük yer tutuyor. Futbolun içinde yenmek ve yenilmek sıradan bir olay aslında. Fakat burada Fethiyespor’un galibiyetinden öte Fenerbahçe’nin beklenmedik bir şekilde mağlup olması Fethiye’yi ön plana çıkardı. Fethiye adına çok etkili ve sıra dışı bir tanıtım olmuş oldu. Hatta Başbakanın ziyaretini bile gölgede bıraktı. Fethiyespor’un Fenerbahçe maçı öncesinde giydiği tişörtlerin tartışması ise farklı boyutlarıyla da olsa sürüyor.
Evet, gerçekten Fethiyemiz sıra dışı bir yer. Konumuyla, tarımıyla, kültürüyle, sanatıyla, siyasetiyle ülkemizin farklı bir köşesi. Yazın kavurucu sıcağından yarım saatte buz gibi yaylasına çıkılabilen bir coğrafyada. Zeytininden domatesine, narından armuduna kadar zengin organik ürün seçenekleriyle. Turizm ile iç içe olmasına rağmen Yörük kültürünü muhafaza eden kültürel zenginliğiyle. Dastarından, çarık yapımına sıra dışı sanatlarıyla. Potansiyeline, sayısal gücüne rağmen ‘sadece bir araya gelemediği için’ hak ettiğini alamayan siyasi havasıyla bir başka bizim ilçemiz Fethiye. Yazımızın başlığında dediğimiz gibi, Fethiye’nin sadece adı yok. Haftaya yeni konularla tekrar buluşuncaya kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.