Köşemizi takip eden okuyucularımız bilirler. Toplumsal olayları değerlendirirken bir partiye, cemaata veya gruba taraf olup-olmamanın etkisini sık sık vurgulamışızdır. Yaşanan olayları durulan yere göre okumanın sağlıklı olmayacağını söylemişizdir. Taraftarlığın aşırısı fanatizmi getiriyor. Fanatizmi anlatan “Sevgide Kirlenme: Fanatiklik” başlıklı güzel bir yazı okudum Genç İstikbal’ın Eylül sayısında. Ömer Salman’ın fanatizmi oldukça sade bir dille anlattığı yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Buyrun birlikte okuyalım.
Fanatiklik yüksek oranda sempati ve sevginin kişi, kurum, takım ya da marka üzerinde yoğunlaşmasına denir. İnsanın kişi, kurum, takım ya da markaya sevgi duyması elbette güzeldir. Özgür bir tercihtir. Tehlike, sevginin çığırından çıkması, sevgi duyulanın kutsallaşması, uğrunda ve sevgi duyulan şeyde kendi benliğini tatmin etmeye yarayacak şekilde her şeyi yapma haline gelmesidir. Fanatiklik seviyesine ulaşan sevgi artık iyi değil, kötüdür, faydasızdır ve zalimce bir hal almaktadır.
Yaşadığımız çağda bir çok fanatiklik mevcuttur. Her türlüsü sıkıntılı olan fanatiklikte kişi fanatikliği daha büyük tehlikedir. Bir başka kişiye yönelik fanatik seviyede sevgi duymak ve bağlanmak insanı kula kulluğa kadar götürecek bir hale sokar. Ağır olmadı mı şimdi dediğini duyar gibiyim. Peygamberimiz “iman etmedikçe cennet’e giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe gerçek manada iman etmiş olmazsınız” buyurmaktadır. Elbette birbirimizi seveceğiz. Lakin kula kulluğa vardırıcı bir sevgi değil, Allah’ın emrinin dışına çıkmaya karşı koruyucu bir sevgi sahibi olmalıyız.
Kişiye yönelik fanatik duygularla sevgi beslemek, hatalarını hoşgörüp gerekli uyarıda bulunmak yerine kendi arzularına uyduğu müddetçe helal haram ayırt etmeksizin koşulsuzca hatalarını görmezden gelmek fanatik sevginin başladığının belirtisidir. Fanatik sevgi esasında sevdiği kişide benliğini bulmak, Hakk-batıl ayrımı yapmadan kendisinin benlik duygularıyla yapmak isteyip yapamadıklarını yaptığı için karşısındakini sevmek, adeta onda bulduğu benliği ululaştırmaya ve ululaştırdığı kişide kendi benliğine uygun haller sürdükçe sevgisinin pekişmesi aksi durumlar devam ettikçe hırçınlık, öfke ve düşmanlığın yoğunlaşmasına varana kadar sürer gider.
Fanatizm sevgide kirlenmeyle başlar. Sevgideki kirlenme arttıkça fanatizm güçlenir. Fanatizm heryanı kapladığında artık sevgi bitmiş, kölelik başlamıştır. Kişinin kendi benliğinde başlayan ve kişiliğin yansıması olan değerle devam eder. Kişisel fanatiklik bazen karşı cinste, bazen ailede, bazen kurumda, bazen desteklediği parti liderinde, bazen de kişinin kendisinde olabilir.
Fanatikleşen, bozulmuş sevgide değer yargıları, maneviyat, Allah’ın varlığı, islami yaşam şekli vb. kaideler geri planda kalmaya başlar. Fanatikleşen sevgi kişiye yoğunlaşmıştır. Artık fanatikçe bağlanılan kişinin, kurumun ya da takımın söyledikleri ve yaptıkları temel değerleri oluşturmaktadır. Hakk-batıl, güzel çirkin, doğru yanlış, adil zalim değerleri Allah’ın dediği sınırlara göre değil fanatikleşilen şeyin çizdiği sınırlara göre belirmeye başlar.
Fanatizm hele bir lidere karşı olduğunda işler iyice çığırından çıkmaya başlar. Lider konumundaki kimse müslüman, mücahit şahsiyetli olabilir, eşkiya olabilir, zalim olabilir, yalancı olabilir, demoktrat olabilir, seküler olabilir, laik olabilir. Bu ve benzer özellikleri üzerinde zaman zaman gösteren bir kişiliği de ortaya koyabilir. Liderine fanatikçe bağlı olan kimse bağlı olduğu lider bir şey söylerken ya da yaparken herhangi bir ölçüye sahip olmaksızın lideri en doğrusunu yapıyormuşcasına ardından gider. Kendisine anlatılmaya çalışıldığında kabullenmez ve sert bir tutumla geri çevirir. Bu durumda kişi fanatik sevgi içerisinde boğulmaya başlar. Lider konumundaki kişi Allah’ın emri dışında bir şey söylediğinde irkilip kendine gelmeli, liderini uyarmalı, lideri durumunu düzeltmiyor ve devam ediyorsa kendisi oradan uzaklaşmalıdır. Lider hayatı kolaylaştırıcı yaptığı iyi işler yanında hayatın can damarı olan konularda yalpalamalar yapıp “faiz bir dünya gerçeğidir” diyorsa, zinayı suç olmaktan çıkarıyorsa, dünyada müslüman kanı akmasına stratejik çıkarlarımız için engel olmuyorsa bu lidere dur demek zaruridir. Ancak fanatikçe sevgi tüm bunları yapmaya engel olmakla birlikte kişiye liderini haklı gösterir. Kimi zaman çaresizlik, kimi zaman mecburiyet gibi bahanelerle süslenen kötü durumlar gerçekleri örter. Lider de insandır ve hata yapar elbette ve fakat hatadan dönmüyorsa yapılabilecek tek şey o liderden yüz çevirmektir.
Biz müslümanız elhamdülillah. Bu dünyaya gönderilip başıboş bırakılmadık. Rabbimiz bize yaşanılabilecek en güzel hayat modeli olan İslam’ı göndermiştir. Rabbimiz bize nasıl seveceğimizi de öğretmektedir. Rabbimizin isteğine uygun sevebilenlerden olan sahabe efendilerimiz çok sevip saydıkları ve hatta heybetinden çekindikleri Hz. Ömer’e devlet başkanı seçildiğinde “Allah’ın emrinden dışarı çıkacak olursan seni kılıçlarımızla düzeltiriz” diyebilecek kadar şuurlu sevgi sahibiydiler. Sevgi öyle bir şey ki sınırlarını koruması zor ve fakat onsuz hayatta cennet te mümkün değil. Zaten kolay olsaydı cennete girişin anahtarı sevgiden geçmezdi elbette. Kıymetli olan herşey zorlukla birliktedir. Müslüman kişi severken de, öfkelenirken de yolu yordamı Allah tarafından çizilmiş, peygamberimiz tarafından yaşanmış hayat ölçülerine uygun hareket eder. Nefsine, benliğine, alışkanlıklarına, gönlüne ağır gelse de Rabbinin emrine uygun olanı seçmeye gayret eder. Beceremiyorsa bahaneler bulmak yerine gerçeği kabul edip tövbe eder. Vesselam.
Olayları duygusallıktan uzak ve aklı selim ile değerlendirebilmek alınacak kararların isabetli olmasına da katkı sağlar. Umarız bunu toplum olarak arttırabiliriz, ki buna çok ihtiyacımız var. Haftaya tekrar buluşuncaya kadar kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.