Ahir zamana ilişkin olsa gerek, “öyle ki yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta bir gün gibi, gün bir saat gibi, saat ise bir anda yanıp kül olan hurma ağacının dalı gibi süratle gelip geçer” denilmiş. Hadis- Şerif’te kastedilen zaman bu zaman mıdır bilinmez. En doğrusunu Allah bilir. Bildiğimiz bir şey var, o da “zaman” olarak adlandırdığımız mefhumun hızlı geçtiği. Eskiye göre meşguliyetlerin artmasından mı öyle hissediyoruz, yoksa gerçekten öyle mi bunu da bilemiyoruz. Miladi takvime göre 2015 yılı da bitti. Yeryüzünde, özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyada kan ve gözyaşları önceki yıllarda olduğu gibi akmaya devam etti. Öyle ki her bir yıl öncesine göre artarak sürüyor. 2016’da bu gidişin nereye doğru olacağını kestirmekte mümkün görünmüyor.
2015 yılının en hazin tablosunun Bodrum’da sahile vuran bebek cesedinin olduğunu düşünüyorum. Suriye’deki savaştan kaçan binlerce mülteci ailenin herhangi bir tanesinin minicik yavrusu. İnsanlığın insaf ve vicdanen bittiğini ilan eden acıklı bir durum. 2015 yılının bir başka acıklı tablosu; Fransa’da Charlie Hebdo’ya yönelik saldırı sonrası birçok ülke liderinin terörü kınamak ve terörle mücadelede dayanışma mesajı vermek için Paris’te yaptıkları yürüyüş oldu. Her gün onlarca bombanın patladığı ve yüzlerce insanın bu liderlerin ülkelerinde üretilen silahlarla öldüğü Ortadoğu ise muhtemelen bu yürüyüşte kimsenin aklına gelmedi.
Şubat ayında, Suriye’de bulunan ve Türk toprağı olarak kabul edilen üzerinde Süleyman Şah Türbesi bulunan Saygı Karakolu taşındı ve kalan bölge yerle bir edildi. Sonraki günlerde, Mersin Tarsus’ta bir üniversite öğrencisi olan Özgecan’ın hunharca katledildiği ortaya çıktı. Mart ayı sonunda İstanbul Adliyesinde gerçekleşen saldırıda savcı Mehmet Selim Kiraz görevi başında ve odasında hayatını kaybetti. Temmuz ayında Şanlıurfa Suruç’ta meydana gelen patlamada 27 kişi öldü. Ekim ayında Ankara Garı önünde bir patlama oldu ve 103 kişi hayatını kaybetti. Mitinglerde patlayan bombalar, askerlere açılan ateşler, döşenen mayınlar eksik olmadı. Şehit haberleri gelmeye devam etti. Ediyor hala! Ben yazmaya ve iç karartmaya devam etmeyeyim. 2016 böyle devam etmesin! Etmemeli! “Dur” denmeli. “Durun artık!” diyecek, diyebilecek olanlar öne çıkmalı. Zulümden, kandan beslenenlere haddi bildirilmeli. Hasılı; düşünmeli, düşünmeli, düşünmeli…
Miladi yeni yılda (2016) güzel şeylerden bahseden yazılarla buluşabilmek umuduyla sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın. Hoşcakalın.