Son dönemde eğitim alanında yaşadığımız gariplikler artarak devam ediyor. Hepsini ele almak mümkün değil ama en azından anlamakta güçlük çektiğimiz bazı uygulamaları kısa kısa değerlendirelim. Geçtiğimiz yıl uygulanmaya başlanan 4+4+4 ile ilgili sıkıntılar bitmedi. Pilot uygulaması yapılmadan bir anda ülke gündemine giren ve yürürlüğe konulan kanun, yeterli derslik sayısı olmadığı için kalabalık sınıflarda 2012-2013 eğitim öğretim yılını tamamladı. Avrupa’daki model temel alınarak başlatılan okula giriş yaşının düşürülmesi ülkemiz şartlarına uygun olmadığı için planlanan hedeflerin uzağında kaldı. Yeni düzenleme yapılması şart. Bu yılın başlarında sürpriz bir değişiklikle duyurulan ve ilgili ilgisiz herkesin üzerinde yorum yaptığı serbest kıyafet uygulamasının daha uygulanamadan yeni bir yönetmelikle tekrar değiştirileceği bizzat bakan tarafından ifade edildi.
Milli Eğitim Bakanlığının en önemli birimi olan okulların yönetici kadrolarının belirlenmesi konusunda bir türlü sonuca gidilemiyor. Son on yılda, belki yedi sekiz defa değişen yönetmelikler ya idare mahkemesinden döndü, ya da bir yılını bile dolduramadan tekrar değiştirildi. Üç dört ay önce yayınlanan son yönetmelik de şu an geçerli değil. Bakanlık illere bu yönetmeliğe göre atama yapılmamasını duyurdu. Halen taslak bir yönetmelik üzerinde çalışmalar sürüyor. Birkaç yıl önce çıkarılan kariyer sistemi uzman öğretmenlik-başöğretmenlik şu an uygulanamıyor. Mahkeme süreci bitmeyen sistemin sınavı sadece bir kez yapılabildi. Nasıl belirlendiği bilinmeyen bir süre sınırlaması yüzünden ay ve gün farkıyla sınava giremeyenler olduğu gibi daha sonradan yüksek lisans ve doktora yaptıkları için mahkeme kararlarıyla uzmanlığı hak edenler oldu. Bundan sonrası ile ilgili henüz bir açıklama yok. Yargıda olan alan değişikliği, il içi, il dışı tayinleri, şube müdürlerinin atanması, personelin kılık kıyafet serbestliği, liselerin dönüştürülmesi ve rotasyon, … çözüm bekleyen sorunların başlıklarından sadece bir kısmı.
Bir dersaneler konusu var ki başlı başına bir mesele. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın SBS sınavı ile ilgili değişiklikleri duyurduğu basın açıklamasının ardından bütün basın yayın organlarında tek başlık atıldı. “SBS Kalkıyor, Dersaneler Kapanıyor”. Oh ne kadar basit! Bir kere “dersaneler kapanıyor” cümlesi ile kastedilen en azından şu anda ortaokul düzeyindeki dersaneler. SBS için faaliyet gösteren özel eğitim kurumları. Bunu belirtmek gerekiyor. Üniversiteye giriş sınavı için öğretim çalışmaları yapan dersaneler ile ilgili bir değişiklik şu an için yok. Uygulamanın önümüzdeki yıl başlayacağı belirtiliyor ki ülkemizde “bir yıl” çok uzun bir süredir. O zamana kadar kurumsallaşmanın olmadığı bizim gibi ülkelerde çoook şeyler değişir. SBS’nin kalkması ile ilgili de söylenecek yeni bir şey yok. Yapılan şey sınavları okullar düzeyine indirmek. Sınavın kalkması gibi bir durum yok. Son birkaç yıldır yapılan da bu. Önce tek sınav 6. 7. ve 8. sınıflarda olmak üzere üçe çıkarıldı. Sonra tekrar tek sınava indirildi. Şimdi tekrar 5. 6. 7. sınıflar tekrar sınava dâhil ediliyor. Ülkemiz şartlarında talebin çok olduğu bir ortamda “sınavsız bir sistem” hayalden başka bir şey değildir. Sınavın olduğu bir ortamda da bağlantılı olarak dersanenin olmaması imkânsız. En azından şimdilik! Eğitim sisteminin ana sorunu dersane değildir. Sistem arızalı olduktan sonra dersane olsa ne yazar olmasa ne yazar. Tartışmayı buradan başlatmak ana sorundan uzaklaşmaktır.
En büyük sorunlarımızdan birisi eğitim gibi hayati bir konuda görüş belirtmekten çekinilmesidir. Politik mülahazaların ışığında, paketçi bakış açıları meseleleri büyüterek bugünlere getirmiştir. Yapılması gereken geri durmak değil sürece katkı sağlayacak tüm yolları işler hale getirmektir. Bu yapıldığı zaman en azından sağlıklı ve gerçekçi tespitler ortaya çıkar. Çözümün başlangıcı da tespitlerin doğruluğu ile olur. Eğitim üzerine söyleyeceklerimize şimdilik iyi dilek temennileriyle burada nokta koyalım. Haftaya yeni konularla tekrar buluşuncaya kadar sağlıklı, mutlu ve huzurlu kalın, hoşcakalın.