Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunun 35 maddesi değiştirildi. Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan kanun değişikliği resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş oldu. Önceki halinde, “Silahlı kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır” şeklindeki ifade yerine; “Silahlı kuvvetlerin vazifesi; yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır” hükmü getirildi. İç Hizmet Kanununda yapılan bu değişiklik sembolik anlamda önemli bir değişikliktir. Ancak bazılarının ve basınımızın yazıp çizdiği gibi “askeri darbe dönemleri kapanmıştır” şeklinde sevinç çığlıkları attıracak kadar da değildir. Bu madde vardı diye bugüne kadar ülkemizde darbe yapanlar haklı olmadığı gibi, bu madde kalktı diye bundan sonra darbe olmayacağı anlamına gelmez. Kaldı ki darbe yapan zihniyet bir şekilde uyduracak bir kılıf temin ederek bu işe girişmektedir.
Darbelerin ne lanet bir şey olduğunu ve ülkeyi ne kadar geri götürdüğünü en iyi bilen ülkelerden birisiyiz. Temmuz ayı içerisinde Mısır’da yapılan askeri darbenin seyri ve sonuçları da ortada. Bir madde değişikliği ile darbe dönemi kapanmıştır demek izah edilemez bir yorumdur. Herkesin farklı farklı teneffüs ettiği, halen yaşadığımız hava da kimseyi yanıltmasın. Bir yerlerden düğmeye basıldığı zaman kimin ne yapacağını kestiremezsiniz. Askeriyle siviliyle ve en önemlisi medyasıyla oluşacak değişikliği hayal etmek bile zordur. En son yaşadığımız 28 Şubat sürecinde şahit olduğumuz zikzak ve manevralar bir önceki cümlemize ispat olarak yeter. Peki, ne olacak? Olacak olan bellidir. Darbeleri önlemek için TSK İç Hizmet Kanunu kadar Milli Eğitim Temel Kanunu da önemlidir. Bu kanunda yapılacak değişiklikler daha büyük önem ve aciliyet arzetmektedir.
Anlatmak istediğimizi bir hikâye ile özetleyelim isterseniz. Adamın birisinin günlerden bir gün camide hocanın vaazından bir cümle takılıvermiş kafasına. “Herkesin rızkını Allah verir”. Çalışmaktan bıkmış zaten. Demiş kendi kendine; “Yahu Allah madem verir, çalışmaya ne gerek var?” Dağda bir mağaraya gidip orada ömrünü çalışmadan geçirecekmiş. Giderken bakmış ki yolda topal bir tilki açlıktan inliyor. Ona bakarken bir de bakmış karşıdan bir aslan kükreyerek iniyor. Aslanın korkusundan adam ağacın tepesine çıkmış, başlamış olayı oradan seyretmeye. Aslanın ağzında bir ceylan varmış, yakalamış onu yamaçta yemesi zor olduğundan sürüyerek getirmiş. Tilkinin yanına kadar gelmiş, düzlükte yemeğe başlamış. Yemiş yemiş karnı doyduktan sonra çekmiş gitmiş. Derken tilki de sürünerek bir adım ilerisindeki ceylanın yanına varmış ve artığını da o yemiş. Adam kendi kendine; “hocanın dediği doğru Allah tilkinin bile rızkını ayağına getirdi” demiş. Çekilmiş bir mağaraya bir gün beklemiş iki gün beklemiş. Gelen yok giden yok. Üçüncü gün ağzı açlıktan köpürmeye başlamış. Şuurunu kaybetme noktasına gelmiş. Dördüncü gün iyice bitme noktasında iken bir ses duymuş kendi kendine; “Bre aslan gibi eli kolu tutan adam! Niye aslan gibi davranıp mal mülk kazanmıyorsun? Sen getir, topallar senin artığından yesin.”
Darbe konusu çok hassas bir konu. Uzun uzun değerlendirmek lazım. Ancak biz hikâyeden çıkaracağımız derslerle birlikte bitirelim. Kişi çalıştığı ve hak ettiğini yaşar. İç odaklar, dış mihraklar bunlara güven olmaz. İşimize bakalım. Mübarek Ramazan bayramınızı şimdiden tebrik ederim. Tüm insanlığın mutluluğuna vesile olacak bir bayram temennisiyle sağlıklı, mutlu ve huzurlu kalın, hoşcakalın.