Sevgili Gerçek Fethiye Gazetesi okurları, bu yazı ile birlikte Sanal Ortam’da kırkımız çıkmış oluyor. Her Perşembe buluştuğumuz köşemizde, kırk haftadır elimizden geldiği ölçüde adile, iyiye, doğruya güzele katkıda bulunacak bir şeyler yazmaya çalışıyoruz. Takip eden tüm dostlarımıza saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Gazetemizin ekibine de bu vesile ile teşekkür ediyorum. İnşallah, hep birlikte güzel ve hayırlı işlere vesile olabiliriz. Yazımıza başlarken kırkıncı olduğunu özellikle vurgulamak istedim. Çünkü bizim toplumumuzda ‘kırk’ önemli bir sayıdır. İlk cümlemizde kullandığımız ‘kırkı çıkmak’ başta olmak üzere dilimizde kırk ile ilgili birçok deyim bulunmaktadır. Kırk dereden su getirmek, kırkından sonra azmak, kılı kırk yarmak, Kırkpınar, kırk haramiler, kırk ikindi yağmurları, kırk katır mı kırk satır mı, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı, kırk yılın başı, kırk kere söylersen olur gibi. Bu arada, Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’e kırk yaşında peygamberlik verilmesi, kadınların hamileliğinin kırk hafta sürmesi ve dinimizde malın kırkta birinin zekât olarak verilmesini de unutmamak gerekir. Yine; Nuh tufanının kırk gün süren yağmurlardan sonra oluştuğuna, Hz. Adem’in çamurunun kırk günde yoğrulduğuna, dünyanın sonu yaklaştığında Hz. Mehdi’nin kıyametten önce kırk yaşında ortaya çıkacağına ve kırk yıl yeryüzünde kalacağına olan yaygın inancı hatırlatalım.
Geçtiğimiz hafta SBS sınavlarının altıncı ve yedinci sınıflarda kademeli olarak kaldırılacağı açıklandı. Birçok öğrencimizi ve dolayısıyla aileyi ilgilendiren bu değişikliği duyar duymaz aklıma üç yıl önceki değişiklik geldi. Eğitim sistemimizde öyle çok keskin ve ani değişiklikler yapıyoruz ki, anlamak mümkün değil. İnanın, bu köklü değişikliklerin hızına yetişmek zor. Basılan bir sürü matbuatın zayiatı ile birlikte kafalarda karışıyor, birkaç yıl sonrasına bir şeyler söylemek bile zorlaşıyor. Yapılan değişikliklerin içeriğini tartışmak bir yana artık bu değişiklik anlayışını da onaylamak mümkün değil. Özellikle eğitimde önemli değişiklikler bu kadar kolay alınmamalı. Aslında, bu köşeye başladığımız ilk yazımızda bu konuda durumu net bir şekilde özetlemişiz. Buyurun, birlikte hatırlayalım; “Eğitim konusu elbette öyle sıradan bir köşe yazısının kapsamı ile özetlenemez. Kaldı ki, Millî Eğitim Şuraları bile artık bunu başaramıyor. Millî Eğitim Bakanlığının çağrısıyla eğitime yön verecek genel ilkeleri saptamak amacıyla toplanması gereken şura en son 2006 yılında toplanmış. Alınan kararların hayata geçip geçmediği tartışılan bu son şuradan sonra 18.’sinin ise ne zaman yapılacağı bilinmiyor. Anayasa başta olmak üzere yasa ve yönetmeliklerle ana çerçevesi belirlenen eğitim politikamızın hızla değişen bilgi ve iletişim çağında hangi minval üzere hayata geçtiği ve hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği daha çok tartışılacak gibi görünüyor. Okul öncesi öğrencileri ve birinci sınıf öğrencilerinin okula uyum sürecini kolaylaştırmak için okula bir hafta önce başlamaları uygulaması gibi bazı projelerin başarılı olmasına rağmen; sık sık, orta öğretim ve yükseköğretime geçiş sistemlerinin değiştirilmesi, sınav sistemlerinde yeni düzenlemelerin yapılması eğitim sistemimizde hala bazı taşların yerine oturmadığının en bariz göstergesi. Önceden sık sık yönetim değişikliğinin mazeret gösterildiği bu uygulama farklıları için bunu söylemek de mümkün değil. Eğitim politikasında çok kısa zamanda köklü değişiklikler yapmak ne kadar isabetli olmuştur?”
Hala aynı şeyleri tartışıyor olmak, bir adım bile ileri gidememek ne kadar acı! Hele hele bu gelecek nesillerin yetişeceği eğitim ise. Bu cümleleri yazarken derdimiz, günü birlik bir şeyler söylemek yerine eğitimde bir şeylerin yanlış gittiğini söylemektir. ‘Yapılan her şey doğrudur’cu bir anlayış fayda değil felaket getirir. Nasıl ki; üç yıl önce bu uygulamanın sağlıklı olmayacağını söylemek gerekiyor idiyse bugün de bu uygulamayı sağlıklı bir şekilde tartışmak gerekir. Çok yazmayalım isterseniz. Üç yıl önce bu değişiklik ile ilgili basında yer alan haberlerden bir tanesi durumu özetliyor; Milli Eğitim Bakanı Çelik, OKS’nin öğrencileri hayata hazırlamada etkili olmadığının görüldüğünü bu sebeple kaldırıldığını açıkladı. SBS’nin bireysel gelişimi hızlandıracağı planlanıyor. OKS’de sorulan sorular belli dersleri kapsıyor ve öğrenciler sosyal aktivitelere katılamıyorlardı. OKS süreci değerlendiren değil bir sonuç, anlık bir başarıyı değerlendiriyordu. 8 yılın sonunda bir seferde 2 saatlik başarı değerlendiriliyordu. Disiplinsizlik olayları had safhadaydı. Tüm bu sebeplerle değiştirilme kararı alındı. “Tost yiyen ve test çözen öğrenciler yetiştiriyorduk.” Milli eğitimin, bireysel olarak kişiyi değiştirmek, istihdam yaratmak ve bilimsel araştırma ve gelişmeye katkı sağlamak olmak üzere 3 temel amacı olduğunu hatırlatan Çelik, “OKS sistemiyle öğrenci sabahtan akşama kadar test çözüyordu. Tost yiyen ve test çözen öğrenciler yetiştirdik. Hâlbuki örgün eğitimin amaçlarından biri de öğrenciyi sosyalleştirmektir” şeklinde konuştu.
Değerlendirmeyi size bırakıyorum. ‘Değişikliklerden başımız döndü, üç yıl sonra bile ne olacağı belli değil, acaba tekrar değişir üç yıl sonra yine sınavlar geri gelir mi, tost yiyen ve test çözen öğrenciler geri mi gelecek?’ demeyin. Başlıktaki soruya dönersek, o sorunun cevabını ve ne olacağını siz biliyorsunuz. Haftaya görüşünceye kadar sağlıcakla kalın, hoşcakalın.