Kelile ve Dimne’yi duydunuz mu? Duymadıysanız bile mutlaka hikâyelerini dinlemişsinizdir. Beydeba tarafından yazılmış eser birçok yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Öğrenciler için ‘bu yaz okunacak kitaplar listesine’ ekletmek uygun olabilir. Şimdi birlikte, yazarını ve eserini kısaca tanıyalım. Beydeba’nın hayatı hakkında yeterli bilgi mevcut olmamakla birlikte milattan önce birinci yüzyılda yaşamış olan olduğu biliniyor. Gerçek ismi ve ırkı üzerine birçok farklı görüş ortaya atılmış olsa da, tarihçilerin çoğu, adı Ketku olan bir Türk âlimi olduğu kanısında. Bakü’de doğup, sonraları Hindistan’a göç ettiği rivayet edilir. Çin’e göç ettiği de geçiyor bazı kaynaklarda. Vefat yeri ve tarihi üzerine hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Hayvanların ve bitkilerin konuşturulduğu fabl türünün en önemli eserlerinden biri olan Kelile ve Dimne’yi Depşelem isimli bir Hint Hükümdarı döneminde kaleme almış ve bu eserini hükümdara sunmuş. Eserde bulunan hikâyelerde siyaset, erdem ve eğitim gibi birçok farklı konu işlenmiş. Kitapta yer alan ve aynı ismi taşıyan hikâye ile başlayalım.
Eski zamanlarda iki arkadaş yaşarmış. Bu arkadaşların biri çok dürüst, çok akıllı ve de çok çalışkanmış. Diğer arkadaşı ise yalancı, tembel ve çok kurnaz biriymiş. Dürüst olanın ismi Kelile, diğerinin ismi de Dimne’ymiş. Bir gün bu iki arkadaşın yaşadığı ülkenin padişahı, ülkede hiç vezir bulamamış. Dimne ile Kelile arasında bir seçim yapacakmış. O da Dimne’yi seçmiş. Çünkü o çok kurnaz biriymiş. Ülkenin kralı onu vezir yapmış. Ona çok güveniyormuş.
Günün birinde kral odada yalnız başına otururken, bir ses gelmiş. Çok derin bir sesmiş. Bu sesin kaynağını öğrenmek için araştırmalar yapmış. Ama hiç kimseye de söyleyemiyormuş derdini. Çünkü koskoca bir kral, bir sesten korkar mıymış hiç! Dimne, kralın bir şeylerden korktuğunu biliyormuş.
Bir gün, Dimne yine kralın yanındayken yine o ses gelmiş. Ses bir inek sesiymiş. Ama kral bunu çözememiş. Kral korkuyla orada dururken Dimne neden korktuğunu anlamış. Sesin kaynağına doğru yol almış. İşte o zaman kral sesin bir inekten geldiğini sezinlemiş. Kral, bu ineği çok severmiş. Her gün onunla oynamaya başlamış. Dimne bu olayı kıskanmaya başlamış. Ve, bir iftira uydurmuş. Krala şöyle demiş; “sayın kralım, bu inek sizin tahtınıza göz koyuyor. Bunun böyle sürüp gitmesine göz yumamazsınız sanıyorum” demiş. Kral da düşünmeye başlamış. O düşüne dursun, Dimne, ineğin yanına gidip şöyle demiş” Bak inek kardeş, ben kralın yanından geliyorum. Kral yakında seni kesip kendine yemek olarak pişirecek. Sen buradan kaçamazsın da. Benden söylemesi” demiş. Ama inek bunu pek kafasına takmamış kral kadar. Fakat içinde hâlâ içinde bir şüphe varmış doğrusu. Yine günlerden bir gün kral onun yanına gitmiş. Bunu gören inek, hemen ona saldırmaya başlamış. Kral bunu görünce Dimne’nin sözlerini doğrulamaya başlamış. Hemen ineği öldürtmüş. Aradan uzun bir süre geçmiş. Kral yaptığından pişmanmış. Ama bir şey de yapamamış Dimne’ye. Çünkü onu suçsuz olarak görüyormuş. Annesi o anda içeri girmiş; “bak evladım, sen Dimne’nin suçsuz olduğuna inanmaya devam et. Ama şunu da bil ki, bugün ineğini öldüren, yarın seni öldürür. Eğer canını seviyorsan öldür onu” demiş. Kral bu sözlerden etkilenmiş. Ve Dimne’yi öldürtmüş. Kelile ise, bu durumdan etkilenip, hastalanmış ve sonunda ölmüş. Önümüzdeki yazılarda devam edeceğiz. Haftaya buluşuncaya kadar mutlu kalın, hoşcakalın.