Günümüz insanı içinde bulunduğumuz dünyada birçok sorunla karşı karşıyadır. Sorunların çoğunluğu kişinin kendisinden kaynaklanmasa da bizzat farkında olmadan çıkardıkları oldukça baş ağrıtır. Bunlardan bir tanesi dünyayı kendi etrafında dönüyor zannetmesidir. Dünyayı kendi etrafında dönüyor zanneden kişi çevresine de bu anlayışla bakar ve olayları bu mantıkla yorumlar. Böyle olunca da ilişkileri sağlıklı yürümez. Bencillik olarak ifade edilen bu bakış açısı hem kişiye hem de çevresine zarar verir. Bu durumu çok güzel anlatan bir misal var, duymuşsunuzdur mutlaka.
İki yaşlı kadın yolda karşılaşırlar. Birbirlerinin halini hatırını sorduktan sonra sıra çocuklara gelir.
Sorar birisi diğerine; “Senin oğlan nasıl, evlendi mi?”
“Evlendi ama ah, sorma, öyle bir gelin çıktı ki, felaket! Sabahtan akşama çalışıyor, evde doğru dürüst yemek bile pişmiyor. Yorgun olduğu zaman oğluma yemek pişirttiriyor, sabah kahvaltısını bile oğlum hazırlıyor. Hanımefendi yetmemiş bir kadın bulmuş, bütün işi ona yaptırtıyor. Evde prensesler gibi oturuyor, çok üzgünüm, çoook…” demiş.
“Vah vah” demiş arkadaşı; “Peki kızın nasıl, o da evlendi mi?”
“O da evlendi” demiş arkadaşı. “Ama o çok mutlu, öyle iyi bir damadım var ki, kızımın elini sıcak sudan soğuk suya sokturmuyor. Çoğu akşam, yemekleri beraber pişiriyorlar, hatta bazen damadım hazırlıyor. Öyle iyi bir çocuk ki tatil günlerinde kahvaltısını kızımın yatağına götürüyor. Bir kadın bulmuşlar, evin bütün işlerini o yapıyor, kızım prensesler gibi oturuyor, kocası da ondan iş beklemiyor, çok memnunum, çoook…”
“Ben” merkezli bakış açısından “biz” merkezliye geçebilmek. Ya da, dünyanın kendimizden ibaret olmadığını anlayabilmek. Öncelikleri, kendi beklenti ve çıkarlarımıza göre değil herkese faydalı olabilecek şekilde sıralamak. Başkasından beklemeden ilk benim böyle davranmam ve de senin öyle davranman. Dünyanın bir tane olduğu ve onun da güneşin etrafında döndüğünün bilinciyle… Haftaya tekrar buluşuncaya kadar sağlıklı, mutlu ve ‘biz’lerle kalın, hoşcakalın.