Tarihte büyük olaylara tanıklık etmiş onlarla birlikte hatırlana gelmiş meydanlar, kaleler, köprüler, saraylar ve merkezler vardır. Kızıl Meydan, Tiananmen Meydanı, Çin Seddi, Estergon Kalesi, Mostar Köprüsü ve daha niceleri. Böyle değerlere sahip toplumlar var oldukları sürece sembol haline gelen varlıklarını en iyi şekilde korurlar ve geleceğe aktarmak için sahip çıkarlar. Bizim tarihimizde Ayasofya bu anlamda çok mühim bir konuma sahiptir. Bir çağın kapanıp yeni bir çağın başlangıcı olan İstanbul’un fethini anlatan muazzam bir örnektir. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un alınması sonrası, şehirde eskiye dair ne varsa yakıp yıkma yerine koruması, büyük eserleri de hak ettiği manayı da vererek yaşatmasıdır. Fethin kodlarıdır bir anlamda Ayasofya. Fatih Sultan Mehmet Han harabeye dönmeye yüz tutan bu mabedi kendi parasıyla alır cami olarak düzenletir ve şu senedi ile insanlığa vakfeder.
“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.”
Fatih Sultan Mehmet Han cami olan Ayasofya’nın ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli tedbirleri de alır ve vakfa akar olarak İstanbul’un Okmeydanı semti dâhil şehrin muhtelif yerlerindeki iki bine yakın gayrimenkul bırakır. Daha sonraki padişahlar döneminde Ayasofya Camii etrafına çarşı, han ve dükkânlar yapılır. Cumhuriyet döneminde 1934 yılında Ayasofya bir anda müzeye dönüştürülür. Sonraki dönemlerde tekrar cami olması için çabalar olsa da Fatih’in vakfiyesinin gereği yerine getirilemez ve halen getirilememiştir.
Anadolu Gençlik Derneği kurulduğu günden bugüne, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesinin gereği ve tarihi sorumluluktan Ayasofya’nın cami olması için çabalamıştır. İmza kampanyaları düzenlemiştir. Ülke genelinde standlar açıp, basın yayın yoluyla halka ulaşmaya çalışmıştır. 7 yıl önce sadece Fethiye’de on yedi binin üzerinde imza toplanmış ve Ankara’ya gönderilmiştir. Sonuç alınabilmiş midir? Maalesef hayır. Burada tarihi şuuru canlı tutmak amaçlanmıştır. Sorumluluk elinde yetki olanların üzerinedir. Ayasofya yazımızın başında da belirttiğimiz gibi semboldür. Bugünkü varoluşumuzun derin izleri İstanbul’un fethinden, fethin izleri de Ayasofya’dan geçer. Elbette herkes biliyor ki, bu tür yerler toplumların hafızasıdır. Düşünce ve iradelerin kırılma ya da güç kazanma noktalarıdır. Daha doğrusu nirengi noktalarıdır. Ayasofya’nın cami olarak tekrar ibadete açılması politik malzeme olmanın çok ötesindedir. Fatih’in vakfiyesi ortadadır. Temennimiz son günlerde verilen sözler gerçekleşir ve bizlere de cami olarak görmek ve ziyaret etmek nasip olur. Haftaya tekrar buluşuncaya kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın
(Bu yazı 08 Temmuz 2020 Çarşamba günü hazırlanmıştır. 10 Temmuz 2020 Cuma günü Danıştay ilgili Bakanlar Kurulu kararnamesini iptal etmiştir. Aynı gün Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Ayasofya yeniden cami olarak hizmete açılmak üzere Diyanet Başkanlığına devredilmiştir. Hayırlı olsun. Emeği geçenlere müteşekkiriz.)