Halil İbrahim Bereketi

Gerçek Fethiye Gazetesi Sanal Ortam köşemizde 2012 yılının bu ilk yazısı ile sizlerle birlikteyiz. Haftada bir gün duygu, düşünce ve görüşlerimi ilçemizin önde gelen gazetesinde paylaşmaktan bahtiyarım. Yazmak insanı geliştiriyor. Bunu her yazı öncesi yaşıyorum. Her bir satırdaki her bir kelimenin ağır sorumluluğu olduğunun da bilincindeyim. İyiye, güzele doğruya küçükte olsa bir katkı sağlayabilme gayretindeyim. Hata ve eksiklikler insan içindir. Telafi ve onarma ise bir erdemdir. Bu köşe eleştiri ve önerilere her zaman açıktır. Gazete yönetimi ve çalışanları başta olmak üzere siz değerli okurlarımıza minnettarım. Teşekkürü borç bilirim.  

Yazılarımızda çoğunlukla toplumsal yaşamın içinden konulara yer vermeye çalışıyorum. Tarihin içinden süzülüp gelen bugünümüze katkısı olacak hikâyeler de yer buluyor ara ara. Bugün, Halil İbrahim bereketi olarak bilinen bolluğun ortaya çıkışını birlikte okuyalım.

Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış. Büyüğü Halil, küçüğü İbrahim isminde. Halil, evli ve çocuk sahibidir. İbrahim ise bekârmış. Ortak bir tarlaları varmış bu iki kardeşin. Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş. Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış;

– İbrahim kardeşim; ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.

– Peki abi, demiş İbrahim.

Ve Halil gitmiş çuval getirmeye. O gidince, düşünmüş İbrahim;

– Abim evli ve çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine. Böyle demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine.

Az sonra Halil çıkagelmiş.

– Haydi İbrahim! demiş, önce sen doldur da taşı ambara.

– Peki abi!

İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola. O gidince, Halil düşünür bu defa. Der ki; çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Böyle düşünerek, Kendi payından atar onunkine birkaç kürek. Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.

Bu, böyle sürüp gider. Ama birbirlerinden habersizdirler. Nihayet akşam olur. Karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile. Hak Teâlâ bu halden çok razı olur. Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki, günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler. Şaşırırlar bu işe. Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları. Bugün; bolluk bereket olunca “Halil İbrahim bereketi” denir. Bu kardeşler akla gelir. Bereketin adı; Halil İbrahim bereketi olur.

İyiliklerin, adaletin ve güzelliklerin arttığı, kötülüklerin, haksızlıkların ve savaşların azaldığı bir yıl temennileriyle, tekrar buluşuncaya kadar sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Yukarı Çık