Sık değindiğim konularda birisi okumak. En fazla yapmamız gerektiği halde fazla yapamadığımız bir eylem. Elbette istisnalar vardır. Zaten bahsettiğimiz toplumun tüm katmanlarını kapsayan geniş kitleler. Öğrencisi, öğretmeni, işçisi, memuru, köylüsü, esnafı, ev hanımı herkesi kapsıyor. En az bir günlük gazete, haftalık bir dergi, aylık bir kitap okuyabilsek acaba çok daha iyi olmaz mı? Okumadığımız için kulaktan dolma bilgilerle fikir sahibi oluyoruz. Ya da olduğumuzu zannediyoruz. Ve hatta körü körüne o fikirlere bağlılık da ısrar ediyoruz.
Okumanın önünde engel oluşturan en önemli hususların başında okunacakların yüksek maliyeti geliyor. Ve sonrasında toplumsal okuma kültürümüzün olmayışı. Bireysel olarak kitap, gazete ve dergileri paylaşarak maliyeti azaltmak mümkün ancak bu konuda en önemli adımı devletin atması gerekiyor. Daha önce bu konuda birkaç proje yapıldı ancak projenin ayakları yere basmadığı için maalesef saman alevi gibi söndü gitti. Projenin birisinde okullarda zorunlu okuma saatleri belirlenerek o sürede kitap okunması öngörüldü. Ancak okuma saatinde okunacak kitapların temini okul aile birliğine ve yerel kaynaklara bırakılınca çok etkili olmadı proje. Okulların mali sorunları zaten bu kaynaklarla çözüldüğü için söyleyecek fazla söz de olmadı. Burada çok ciddi bir kampanya başlatılması gerekiyor. Her ile, ilçeye üniversite yatırımı ile paralel her belde ve köye de kütüphane kampanyası yapılabilir. TRT başta olmak üzere birçok kanalda yarışmaların ağırlığı kitap okuma kültürü üzerine olabilir. Kitap ve diğer yayınlardaki vergiler en azından birkaç yıllığına kaldırılabilir.
Okumanın önemini nasıl anlatmak lazım bilmiyorum ama bir şekilde hepimizin bu konuya kafa yorması gerekiyor. Yukarıda yazılanların yanında çok daha orijinal ve isabetli projeler hayata geçirilebilir, geçirilmelidir. Her başımız sıkıştığında eğitimin şart olduğunu söylüyoruz ama nedense eğitimin en önemli ayağı olan okuma konusunu es geçiyoruz.
Önümüz yaz ve okuma konusunda bolca vakit olacak. Başta öğrenciler olmak üzere anneler babalar okuma konusunda biraz duyarlı olurlarsa elbette herkes kazanacaktır. Okuma deyince gelin ülkemizin okuma kültürüne bir bakalım. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü SONAR araştırma şirketine bir çalışma yaptırmış. Türkiye’yi temsil niteliği olan 26 ilde 6212 kişi ile görüşülerek Türkiye’nin Okuma Kültürü Haritası ortaya çıkarılmış. Sonuçlar rahatlıkla tahmin edilebileceği iyi değil. Yılda ortalama 7 kitap okunuyor. Neredeyse iki ayda bir kitap anca okunuyor. Okunan kitapların seçimi konusunda bir ilke yok. Rastgele kitap belirleniyor. Düzenli yazar takip edenler sırasıyla; Ömer Seyfettin, Ayşe Kulin, Orhan Pamuk, Reşat Nuri Güntekin, Elif Şafak, Canan Tan, Yaşar Kemal ve Dostoyevski okuyor. Okumayı 4 kişiden sadece birisi alışkanlık haline getirmiş. Yüzde otuza yakın bir kesimde ne yazık ki hiç kitap okumuyor. İlgilenenler bakanlığın sitesinden sonuçları daha ayrıntılı görebilir.
Biz birazda kendi bölgemize Muğla’ya bakalım. Kütüphanelere üyelik yüzde dört ile beş arasında. Kütüphanelerden yararlanma yüzde beş ile yedi arasında. Romanın ağırlıklı olarak okunduğu ve macera kitaplarının tercih edildiği araştırmada çıkan bir başka sonuca göre bölgemizde ağırlıklı konu edebiyat. Ders kitapları dışında sahip olunan kitap sayısı 36 ile 40 arasında. Bir yıl içinde ortalama okunan kitap sayısı ülke ortalamasına yakın, yani 6 kitap.
Okumanın ne kadar mühim bir konu olduğunu yazmaya devam edeceğiz. Birçok yazımın sonunda olduğu gibi yine bir temenni ile bitireyim. Yılda asgari elli altmış kitabın okunduğu, okunanların hayata geçirildiği güzel günlere ulaşırız inşallah. Haftaya görüşünceye kadar gazeteler, dergiler ve kitaplarla kalın, hoşcakalın.