Kıymetli okurlarımız, yeni bir yazıya başlarken hepinize köşemizi takip ettiğiniz için saygı, sevgi ve hürmetlerimi sunuyorum. Âcizane, görüşlerimizin sizlere ulaşmasında emeği geçen gazetemiz yönetimi ve çalışanlarına teşekkür ediyorum. Her hafta farklı konularda duygu ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz. Bu hafta biraz tebessüm ettirecek biraz da düşündürecek bir hikâyeye yer vererek devam edelim.
Meşhurdur, çocukluğumuzda dinleyerek büyüdük. ‘Yazın gölge hoş, kışın ambar boş’ atasözünü destekler mahiyettedir. Anladınız hemen. Ağustos böceği ile karıncadan bahsediyorum. Karınca bütün bir yaz boyu çalışırken, ağustos böceği ise aylak aylak gezer, türkü çeker dağ bayır. Kış gelip açlık başa vurunca da karıncanın kapısına dayanır yiyecek istemek için. Hikâyenin günümüze uyarlaması ise farklıdır. Okuyalım birlikte.
Karınca olağan olduğu üzere yine yaz boyunca çalışırken ağustos böceği saz çalarak geçirir mevsimi. Tabi soğuk kış geliverir, karınca sıcacık evinde afiyet içinde yaşamaktadır. Bir gün kapısı çalınır. Bakar ağustos böceği. Tamam der içinden. Sonra ağustos böceğine dönerek; “Yaz boyunca saz çaldın şimdi aç kaldın ve benden yemek istemeye geldin, değil mi? Saz çalacağına biraz çalışmış olsaydın böyle aç kalmazdın” der. Ağustos böceği gayet sakin bir şekilde; “Yoo. Yanlış düşündün” demiş. “Bir yaz boyunca saz çalıp türkü söyleyince hayranlarım çoğaldı. Bir sürü etkinlik var. Belediyeler, dernekler, okullar, radyolar, televizyonlar çağırıyor. Meşhur oldum. Ulusal kanallara bile çıkacağım. Şimdi çok param var. Şöyle bir dinleneceğim Avrupa gezisine çıkıyorum. Belki oralardan istediğin bir şeyler vardır, diye sormaya geldim.”
Karınca bir bakmış hakikaten de ağustos böceğinin hiç öyle aç bir hali yok. Üzerinde bir son model bir kürk var, dışarıda da kocaman bir limuzin, yanında şoförü onu bekliyor. “Yok, bir şey istemiyorum” demiş karınca. “Ama Fransa’ya uğrayacaksın değil mi?” Ağustos böceği evet demiş. “Uğrayacağım.” “İyi o zaman” demiş karınca. “Paris’e gidince orada La Fontaine diye bir adam var, ona uğra, yüzüne benim için bir tükürüver, oldu mu?”
Topun ve popun ön plana çıktığı günümüz dünyasına bakınca karıncanın ne kadar haklı olduğu ortada. Ancak suçlu La Fontaine mi yoksa başkaları mı? Buna iyi bakmak gerekiyor. Neyse, bunun cevabını da siz verin. Yeni yazılarda görüşmek üzere sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.