Kabusnameden Nasihatler (2)

Gerçek Fethiye Gazetemizde Perşembe günleri bu köşemizde her hafta farklı konuları paylaşmaya devam ediyoruz. Bazen açık ve samimi değerlendirmeler yapıyor eleştiriyoruz. Bazen de güzel örnekleri tebrik ediyoruz. Resmiyete binaen çoğu zaman da mevzuların kenarında geçmek zorunda kalıyoruz.  Güzel ve ibretlik hikâyeleri paylaşıyoruz çoğu zaman. Bugün geçen yazıda başladığımız, Keykavus’un kaleme aldığı günümüz için çok anlamlı ve faydalı nasihatler içeren Kâbusname’ye devam edelim.

“Ey oğul! Bu ölümlü dünyayı ölümsüz dünya ile değiştirmeye gayret et. Bu dünyada iyi kişiler aslan gibidir, kötü kişiler ise ite benzer. Çünkü it ne avlarsa, avını avladığı yerde yer; aslan ise avını kendi inine götürür, sonra yer. Bunun anlamı şudur: İt nefsinin esiridir, ne avlarsa burada yer, aslan akıl sahibidir, burada ne avlarsa o âleme tutar, götürür. Gayret et ki, avın iyilik olsun, öbür âlemde lâzım olur. İyilikten murat, ibadettir. Kul için ibadetten daha iyi av yoktur. Çünkü ibadet yoluna girenler ateşe benzer. Ateşi ne kadar alçak yerde yaksalar, alevi o derece yükselir. İbadet yoluna varmayanlar da suya benzer, suyu ne kadar yukarı akıtırlarsa akıtsınlar, aşağı düşer. İbadeti boynunun borcu bil, tâ ki alevin daima yükselsin.

Ey oğul! Tatlı dille konuşmayı alışkanlık haline getir. Nitekim demişler: ‘Her kimin dili tatlı olursa, dostları çok olur.’ Ne kadar tatlı söylersen söyle, sözün yerini bilmedikçe söyleme. Çünkü yerinde söylenmeyen söz tatlı ve güzel de olsa acı ve çirkin görünür. Seni sıkıntıya sokacak sözü söyleme. Bu durumda susmak daha iyidir. Halka güzel sözler söyle ki, güzel cevaplar işitesin.

Ey oğul! Kimsenin üzüntüsüne sevinme, böylece kimse de senin üzüntüne sevinmez. Senden aşağı olanlara zulmetme, adalet göster, böylece sen de, senden büyük olanlardan zulüm görmezsin, adalet bulursun.

Ey oğul! Çorak yere tohum ekme ve ağaç dikme, çünkü ürün vermez. Yani nankör kişiye iyilik etme. Çorak yerde tohum nasıl boşa giderse, nankör kişiye yapılan iyilik de öyle boşa gider. Fakat iyiliği, lâyık olandan esirgeme. Elinden iyilik etmek gelmezse, bari halkı iyiliğe yönelt. Demişlerdir ki, ‘Bir kişi bir kişiyi hayra yönlendirirse, o hayrı işlemiş gibi olur.’

Ey oğul!  Yaptığın iyilikten dolayı pişman olma ve kötülükten çok sakın. Çünkü iyiliğin ve kötülüğün karşılığı ölmeden sana erişir. İyilik ettiğin kişinin gönlü ne kadar rahat olursa, senin de gönlüne o kadar rahat erer. Bir kişiye kötülük edersen, o kişinin gönlüne ne kadar sıkıntı ererse, senin de gönlüne o kadar sıkıntı erer, belki tasası ve ağırlığı sende daha çok olur.

Ey oğul! Yüzünü değiştirmeyesin, yani buğday gösterip arpa satma, yani halka kendini iyi gösterip gizlice yaramaz işler işleme, bu ikiyüzlülük nişanıdır. İkiyüzlülük nişanını vurunmamak için bütün gayretini göster.

Sevincini ve üzüntünü herkese söyleme. İnsanın iki hâli vardır, hiç bir zaman bu iki halden birinden uzak değildir: Biri sevinçlilik, öteki üzüntülük. Sakın, ister üzüntülü, ister sevinçli ol, üzüntünü ve sevincini öyle birisine söyle ki, üzüldüğün zaman o da seninle birlikte üzülsün, sevindiğin zaman o da seninle birlikte sevinsin.

Ey oğul! Üzerinde emeği olan bir kişinin emeğini elden çıkarma. Eğer o emeğin karşılığını ödemiyorsan bari nankör olma. Hele senin için emek çeken hasmın olursa… Ne kadar elinden gelirse, o kadar hasımlarına iyilik eyle.”

Nasihat iyidir de tutmak zordur. Hani atalarımız demiş ya; “Bir musibet bin nasihatten iyidir” diye. Musibet başa gelmeden nasihatleri alabilmek dilekleriyle, hoşcakalın.

Yukarı Çık