Gerçek Fethiye Gazetesi Sanal Ortam köşemizde yeni bir yazıyla daha siz kıymetli okurlarımızla beraberiz. Tercih yapmakta zorlanan, zor beğenen ve ‘keşke’leri bol olanların ilgisini çekecek bir hikâyeyi paylaşalım bu yazımızda. Bir zamanlar büyük Çin’de dünyalar güzeli bir kız yaşarmış. Kız öyle güzelmiş ki, bir gören bir daha unutmazmış. Çok uzak diyarlardan zengin mi zengin, yakışıklı mı yakışıklı genç prensler, asil delikanlılar onu görmeye gelirmiş. Fakat her güzelin bir kusuru olur ya, bu güzeller güzeli kızın kusuru da kimseyi beğenmemesiymiş. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prense, şövalyeye “ııh” demiş. Aynı kasabada oturan bir genç de, bu kendi güzel, burnu büyük kıza âşık olmuş Niyeti ciddi imiş. Anacığını gönderip istetmiş. Ama kız yine aynı cevabı vermiş: “Benim kadar güzel biri, senin cılız, çilli oğlunu ne yapsın teyze.”
Aradan yıllar geçmiş, kalbi kırılan delikanlı kasabadan ayrılmış. Kendine yeni bir hayat kurmuş; evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış. Bir gün yolu vaktiyle güzel kızla birlikte yaşadığı kasabaya düşmüş. Rastladığı ilk yaşlıya sormuş “Söyle bana dedeciğim. Burada güzelliğiyle mehtabı bile kıskandıran bir kız yaşardı. Acaba şimdi nerededir, hali nicedir?”
İhtiyar, karşıdakinin güzel kızın reddettiği yüreği yaralı sevdalılardan biri olduğunu hemen anlamış. “Haa, o mu? Kocasıyla şurada oturuyor” deyip, gül bahçesi içindeki beyaz boyalı evi göstermiş. Bizimkinin kalbi kıskançlıkla burulmuş. ‘O dünya güzelini evlenmeye razı eden kim bilir ne kadar yakışıklı, ne kadar zengindir’ diye dertlenmiş. Hatta merak edip, kızın kocasını evden çıkarken izlemiş. Ağzından istemeden bir çığlık yükselmiş. Amanın o ne! Adam şişman, kel, çirkin mi çirkin biriymiş. Zenginlik şöyle dursun, meteliksizin tekiymiş. Merakı iyice artan eski âşık, kalbi çarparak kızın kapısını çalmış. Kadına “Ben senin evlenmek istemediğin falan adamım” diye kendini tanıtmış. “Sen beni beğenmedin, nice prensleri reddettin. Niye böyle biriyle evlendin” diye sormuş. Kadın boynunu bükmüş; “Sırrımı sana açıklarım ama bir şartla.”
“Söyle nedir şartın?” demiş adam. “Bahçedeki en güzel gülü koparıp bana getir. Ama sakın arkada bıraktığın gülü alma.”
Adam hemen yüzlerce gülün misler gibi koktuğu bahçeye dalmış. Önce çok güzel sarı bir gül görmüş. Tam elini ona uzatırken gözüne ilerdeki kocaman pembe gül ilişmiş. Onu koparmak isterken sağda daha muhteşem güzellikteki kırmızı bir gül görmesin mi? Gülden güle koşarken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş. Arkasına dönmesi yasak ya mecburen son gülü koparmış. Kıza bahçenin en güzel gülünü götürmek isterken, şimdi elinde yaprakları solmuş, cılız bir gül varmış. Kız “bak, gördün mü?” demiş. “Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın. Benimki de o hesap.”
Her zaman daha iyisini bulmak için hepimiz çaba gösteririz. Ancak ömrün de geçtiğini unutmamak lazım. Yeni yılda dileklerinizin gerçekleşmesi, sağlık ve mutluluğunuzun daim olması temennileriyle, tekrar buluşuncaya kadar sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.