Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış. Atalarımız böyle söylemiş. Peki, tok tavuklar ne olacak, onlar doymak biliyor mu? Zannetmem! Tavukların önündeki yemi almadığın sürece sürekli yemeye devam ettikleri söylenir. Doyma iradesi olmadığı hep yemeye devam edeceği bulamazsa da aramaya devam ettiği anlatılır. Gerçekten öyle mi bilmiyorum. Çok önemli bir şey mi bu derseniz, yok canım ne önemi olsun! Peki, yazımızla bir ilgisi var mı? O zaten hiç yok! Çünkü bahsedeceğimiz konunun kamuoyunda tartışılması gerekenler ile tartışılanları arasındaki ilişkisi gibi bu ilk paragrafımız gibi. Yani, milleti aç tavuğa baktırırken sürekli yiyenlerini gözden kaçırıyorlar. Biz yine işimizi sağlama alalım. Bu paragrafın mevzumuzla uzaktan yakından bağlantısı bulunmamaktadır.
Bu yazı kaleme alınırken henüz resmiyet kazanmamış olsa da genel seçimin haziran ayının ikinci haftası yapılacağı açıklandı. O da, 12 Haziran 2011 Pazar günü demek oluyor. Biz de seçim denildi mi, hemen milletvekilliği ve partiler akla gelir. Yerel seçimler de de belediye başkanlığı ve il genel meclis üyelikleri. Seçim sistemi üzerine pek kafa yormaz kimse. Yorması gerekenlerden de, bir kısmının işine gelmez iken bir kısmı da ümitsiz ve öğrenilmiş çaresizlik kurbanı olduğu için mevcuta dâhil olur.
Ülkemizin bir dört yılını daha yönetecek ve nice dört yılların akıbetini belirleyecek yasaları çıkaracak kadronun belirleneceği bir seçime daha gidiyoruz. Milletvekili seçimi kanunu, siyasi partiler kanunu ve diğer ilgili kanunların değiştirilip günümüz şartlarına uygun hale getirilmesi nedense hep seçimlerden sonra tartışılır. Mevcut seçim sisteminin tercihli hale getirilmesi, % 10 barajının düşürülmesi ya da kaldırılması, ön seçimler, delege sistemi ve hazine yardımları, onca hassas maddeler var. En çok tercihli sistem isteniyor. Partilerin ilde çıkarılacak milletvekili sayısının iki veya üç katı aday göstermesi böylece vatandaşın genel başkanların belirlediği değil de kendilerinin de listeye isim yazabilecekleri bir sistem. Herkes bağımsız milletvekili adayı olabiliyor ne gerek var diyebilirsiniz. Ancak bugün bir bağımsız adayın seçilebilme ihtimalinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Seçim barajı da yine bir başka örnek. Bugün uygulanan baraj sistemi temsilde adaleti ne ölçüde sağlıyor. Diyelim ki, sadece bir parti barajı geçti bütün meclis tek partiden oluştuğu zaman muhalefetsiz nasıl işleyecek? Yine, hiçbir parti % 10 barajını geçemediği zaman ne olacak? Aslında bu misalleri yerel seçimler içinde verebiliriz. Bünyesinde vasıflı ve liyakatli çoğu yüksek tahsilli elemanları bulunan belediyelere başkan olabilmek için hiçbir ön koşul yok. Seçilme yaşına girmek ve ilkokul mezunu olmak yeterli. Bu örneğin de diğerlerinden farkı yok. Fazla uzatmaya gerek yok aslında. Aklımda bir söz var kaynağını hatırlamıyorum. “Yönetenlerini rastgele seçen bir millet, kaptanı yolcular arasından kurayla seçilen gemiye benzer.” Tartışılmalı ve en uygun yöntemler hayata geçirilmelidir. Uygulamaya geçmedikten sonra değişen sadece isimler olacaktır. ‘Uluslararası normlar, demokratikleşme, eşitlik gibi büyük ve iddialı söylemler sloganik ve sembolik düzeyden öteye geçmeyecektir. Mevcut işleyişle hem yerel hem de genelde beklentilerin gerçekleşmesi, üçüncü lig takımlarımızdan birisinin önce Türkiye Kupasını kazanıp ardından da UEFA Avrupa ligi şampiyonu olma ihtimali kadar kalmaya devam edecektir.
Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış atasözü daha çok elde edilemeyen şeyleri elde etme hayalinin kurulduğu ortamı anlatmak için kullanılıyor. Bizde il olma konusu başta olmak üzere birçok mevzuda acaba aynı durumda mıyız? Yeni yazılarda görüşünceye kadar hoşcakalın.