Dolu Dolu Anadolu Gençlik

anadolugenclikdergisi

Kitaplar ve gazeteler yanında severek takip ettiğim basılı eserlerdendir süreli yayınlar. Haftalık ve aylık olarak neşredilen dergilerde, kitapların aksine daha güncel bilgiler, gazetelerden farklı olarak da geniş yorumlar bulmak mümkündür. Dergilerle olan arkadaşlığım çocukluğumda Türkiye Çocuk dergisi ile başladı. Tercüman Çocuk ve Milliyet Çocuk’u da hatırlıyorum. İlk yazım çok kısa da olsa, 1987 yılında Türkiye Çocuk dergisinde yayınlandı. Dergide neler olması gerektiği ile ilgili görüşlerimi paylaşmıştım. Bitlis Anadolu Lisesinde öğrenciydim ve önerilerimi derginin hemen ikinci sayfasında görünce çok sevinmiştim. Sonraki yıllarda da hep takip etmeye çalıştım çıkan dergileri. Okumayı sevmemde büyük katkıları olduğunu düşünüyorum. Ankara’da geçen üniversite yıllarımda en çok harcamayı bilgisayar dergilerine yapıyordum. Bazen bir ayda üç ayrı bilgisayar dergisi bile aldığım oluyordu.

Bugün ülkemizde hemen hemen her sektörün bir dergisi var. Eğitimden sanata, modadan, spora süreli yayını olmayan meslek ya da alan yok gibi. Mesleki başarı ve zihin gelişimi açısından imkânlar ölçüsünde en azından bir tane süreli yayın takip edebilmek oldukça yararlı olacaktır. Mesleki ve sektör dergilerinin dışında fikir dergileri de kendilerine has oluşturdukları okur kitlesiyle dergicilik sahasında beyin fırtınası oluşturmaya devam ediyorlar. Bu dergilerden bir tanesi de başlıkta da adına yer verdiğim Anadolu Gençlik dergisi. Kendi tarifini; ‘aylık, siyaset, aktüalite ve fikir dergisi’ olarak yapan Anadolu Gençlik çatısını yayın seyrini milli ve manevi değerler üzerine kurmuş bir aylık yayın organı. Güncel ve temel meselelere milli ve manevi açıdan orijinal değerlendirme yorumlar getiren yazılar yer alıyor dergide. Abone sistemi ile çalışan dergiye ulaşmak için www.anadolugenclik.com.tr adresi ziyaret edilerek geniş bilgi alınabilir. Yazımızı Anadolu Gençlik dergisinin temmuz sayısında yer alan ‘zaman’ kavramını farklı bir açıdan ele alan Muhammet Esiroğlu’nun son üç parağrafı ile bitirelim.

“Modern insan gününü üç zaman dilimine bölmüştür. Sabah öğle ve akşam. Hayatını buna bağlı olarak sürdürmektedir. Zamanı bu şekilde dilimlendirmenin temel gerekçesi insanın sadece bedeni ihtiyaçları esas aldığının bir göstergesidir. Modern dünyanın yemek vakitleri olan bu zaman dilimleri insanın çalışma koşullarını ve gün içindeki programını da kendine göre uyarlamıştır. Böylece insan modern yapıya uygun olarak yaşantısını midesine göre şekillendirmiştir. Kutsal olandan uzak olan ve ahiret bilincinin yosun tuttuğu modern insan için dünya nefsini tatmin etme yeri olarak algılanmaktadır. Oysa Müslüman gününü üç değil beş zaman dilimine ayırır. Bu zaman dilimleri namaz vakitleridir. Müslüman insan namaz vakitlerini esas alarak çalışma koşullarını ve gün içindeki programını ayarlamıştır. Böylece Müslüman için dünyada var oluş sebebinin idraki ile zaman dilimlerini sünnetüllaha göre belirlemektedir.

İnsan için esas olan kulluk bilinci ve nefsin terbiyesidir. İnsan nefsinin arzu ettiği şekilde değil Allah’ın rızası doğrultusunda zamanını belirlemektedir. Bu zaman dilimlerinde gereğini yerine getiren insan önce ruhunu manevi anlamda tatmin eder daha sonra midesinin zorunlu ihtiyacını görür. Böylece Allah’ın izni doğrultusunda insan dünya ile ahreti arasında gerekli olan dengeyi sağlamış olur.

Aynı şekilde Müslüman için gün gece yarısı değil akşam vaktinin girmesi ile değişir. Günün değişimini uykuda değil uyanıkken yaşar. Bu da bizim hayatın döngüsünün farkında olmamızı sağlar. Müslümanlar için gün akşam vakti değiştiği için geceyle başlar. Geceden sonra gündüze döner. Böylece Müslüman her geceden sonra bir gündüzün varlığını bilir ve ruhunda sürekli bir umut meşalesi yanar. Oysa günün değişimini uykuda yaşayanlar güne sabahla birlikte başlarlar ve geceyle sonlandırırlar. Sonlarını karanlık olacağı beklentisi ile yaşayanlar için umuttan çok korku hâkimdir.” Haftaya görüşünceye kadar hoşcakalın.

Yukarı Çık