Emanet, ihanet ve kıyamet başlıklı bir yazı ile sizlerleyiz. Üzerinde çok yazılıp çizilmesi gereken bir konu emanet ve emanetin ehline verilmesi. Ancak günümüzde, özellikle insan kaynakları yönetiminde maalesef çoğumuzun da işine gelmeyen bir durum. Kamu yönetiminden tutunda sivil toplum kuruluşlarına kadar hatta özel işletmelere kadar personel planlamasında ehliyet ve liyakate bakılmaz oldu. Parti görüşü, dünya görüşü, akrabalık, hemşerilik gibi yeni yeni kriterlerimiz var artık atama ve görevlendirmelerde. “Bana ayak bağı olmasın, bir yerleri rahatsız etmeyelim, falanca cemaat gurubunu karşımıza almayalım, yarın önüme çıkar” vb.. gibi bir sürü gerekçe de cabası. Peki sonra? İşler düzgün gitmeyince binbir türlü mazeretler, saçmalıklar ve maalesef ihanetler…
Kendinize ait bir işletme, ya da aile şirketinde istediğiniz gibi davranabilirsiniz. Ancak kamu kurumlarında ve devlete ait işletmelerde bunu yapamazsınız. Öncelikle uymanız gereken bir mevzuat var. Mevzuatı aşan durumlar varsa “objektif kriterler” var. Millete ait makam ve mevkilerde ehliyet ve liyakate uygun hareket etme mecburiyeti vardır. Uygulanmaması ya da alt ya da üst makamların uygulamıyor olması bir gerekçe olamaz. Herkes kendine verilmiş emanete sahip çıkmakla yükümlüdür. Emanet konusu makam ve mevkiler ise toplumun tamamını ilgilendirdiği için çok daha önemlidir. Ve hatta o süreç “ateşle imtihan” gibidir. Olması gereken budur. İşi ehline vermek zorunluktur. Keyfiyet değildir. Deneme yanılma değildir. Hele hele sonradan uydurulan gerekçeler hiç değildir. “O işler öyle değil, başka şeyler var” gibi gerekçeler ile emaneti ehline vermeyen sadece kendisini kandırır. Onu da bir süre yapar. Çünkü önce vicdanı rahat bırakmaz. Sonra toplum hakkını sorar. Onlar sormasa bile vakti zamanı gelince Allah hesabını sorar.
Peygamber efendimizin (SAV) bu konuda söylediği cümle ile bitirelim. Birr yerde sahabeleriyle konuşurken bir bedevî çıkagelir ve kıyamet ne zaman kopacak diye sorar. Peygamberimiz sözlerini kesmeden konuşmasına devam eder. Bunun üzerine sahabelerden biri:
“Bedevînin sorusunu duydu, fakat soruyu beğenmedi.” der. Bir başkası da:
“–Hayır, soruyu duymadı” diye söyler.
Peygamber Efendimiz konuşmalarını bitirince:
“–Kıyamet hakkında soru soran nerede?” diye sorar.
Bedevî:
“–Buradayım, yâ Rasûlâllah!” der.
“–Emanet zayi edildiği zaman kıyameti bekle!” buyururlar.
Bedevî:
“–Emanet nasıl zayi olacak?” diye sorar.
Peygamber efendimiz cevap verir:
“–Emanet ehil olmayan kimseye verildiği zaman kıyameti bekle!”
Olması gereken ile olup bitenlerin çoğunlukla birbirinden uzaklaştığı dönemleri yaşıyoruz. Biz paylaştık. Gerisi herkesin kendi bileceği iştir. Tekrar yeni yazılarla buluşuncaya kadar sağlıcakla kalın, hoşcakalın.
03.10.2019