Sevgili dostlar, kıymetli okurlar, Gerçek Fethiye Gazetemizde yaklaşık yedi yıldır bu köşede birlikteyiz. Her hafta sizlerle görüş ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz. İyiye güzele, adaletliye ve doğruya bir nebze de olsa katkı sağlamanın çabası içinde gündeme ilişkin, zaman zaman da gündem dışı konulara yer veriyoruz. Yazılarımızda farklı bir bakış açısıyla yapmış olduğumuz tespitlerin zaman içinde isabetli olması güzel. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada inşallah, birileri övsün ya da yerden yere vursun diye değil, toplumsal sorumluluk gereği ve Allah rızası için aynı ciddiyetle devam edeceğiz.
15 Temmuz akşamı ülkemizi ve milletimizi doğrudan hedef alan hain bir darbe girişimi yapıldı. Terör başta olmak üzere zaten birçok sorunla boğuşan ülkemiz çok daha büyük bir tehlikeye sürüklenmeye çalışıldı. Millet olarak darbelerden çok çektik ve hala çekiyoruz. 2013 yılı Temmuz ayında darbelerin tekrar yaşanmaması için bir yasa değişikliği yapıldı. Bu değişiklik sonrası kamuoyunda “artık darbeler dönemi bitti” güzellemelerinin yapıldığında işin öyle olmadığına dikkat çekmiştim. İşte o satırlar;
“Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunun 35 maddesi değiştirildi. Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan kanun değişikliği resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş oldu. Önceki halinde, “Silahlı kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır” şeklindeki ifade yerine; “Silahlı kuvvetlerin vazifesi; yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır” hükmü getirildi. İç Hizmet Kanununda yapılan bu değişiklik sembolik anlamda önemli bir değişikliktir. Ancak bazılarının ve basınımızın yazıp çizdiği gibi “askeri darbe dönemleri kapanmıştır” şeklinde sevinç çığlıkları attıracak kadar da değildir. Bu madde vardı diye bugüne kadar ülkemizde darbe yapanlar haklı olmadığı gibi, bu madde kalktı diye bundan sonra darbe olmayacağı anlamına gelmez. Kaldı ki darbe yapan zihniyet bir şekilde uyduracak bir kılıf temin ederek bu işe girişmektedir.
Darbelerin ne lanet bir şey olduğunu ve ülkeyi ne kadar geri götürdüğünü en iyi bilen ülkelerden birisiyiz. Temmuz ayı içerisinde Mısır’da yapılan askeri darbenin seyri ve sonuçları da ortada. Bir madde değişikliği ile darbe dönemi kapanmıştır demek izah edilemez bir yorumdur. Herkesin farklı farklı teneffüs ettiği, halen yaşadığımız hava da kimseyi yanıltmasın. Bir yerlerden düğmeye basıldığı zaman kimin ne yapacağını kestiremezsiniz. Askeriyle siviliyle ve en önemlisi medyasıyla oluşacak değişikliği hayal etmek bile zordur. En son yaşadığımız 28 Şubat sürecinde şahit olduğumuz zikzak ve manevralar bir önceki cümlemize ispat olarak yeter. Peki, ne olacak? Olacak olan bellidir. Darbeleri önlemek için TSK İç Hizmet Kanunu kadar Milli Eğitim Temel Kanunu da önemlidir. Bu kanunda yapılacak değişiklikler daha büyük önem ve aciliyet arzetmektedir.”
Üç yıl öncesinde bu tespiti yaparken, bu yapının özellikle popüler olduğu dönemlerde dahi, evrileceği süreci yazmışım. Şimdi ise artık bundan sonrasına bakmamız gerektiğini söylüyorum. Ağır hasara yol açan bu hain darbe girişiminden gereken dersleri alıp süratle sağlıklı istişarelerle rehabilite süreci başlatılmalıdır. Özellikle, önceki yazımda vurgulamış olduğum gibi milli eğitim boyutuna ağırlık verilmelidir. Bağnaz ve toptancı yaklaşımlar yerine, şeffaf, adaletli ve liyakati esas alan değerler ön plana çıkarılmalıdır.
Yeni yazılarda buluşuncaya kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.