Group 20 Diğer Adıyla G-20

1 Kasım seçimlerinin ardından olağanlaşmasını beklediğimiz gündem henüz bu beklentiyi karşılamadı. 26. dönem TBMM çalışmaları milletvekillerinin yemin etmeleriyle başladı. Meclis başkanlığı seçimleri ve kimin başkan seçileceği, yeni bakanlar kurulu kabinesinin kimlerden oluşacağı, hükümet programının hangi önceliklerden oluşacağı merakla beklenen konu başlıklarından bazıları. Suriye ve çevresinde devam eden savaş, Fransa’da yaşanan terör eylemleri ve verilen tepkiler dünya gündeminin bazı konu başlıkları. Bu yoğunluk arasına bir de G-20 adı verilen bir zirve sıkıştırıldı. Antalya’da toplantıları yapılan G-20 medyamızda bolca yer aldı. Bazılarında dünyanın bir numaralı toplantısı gibi yansıtıldı. Araştırılsa G harfinin “gelişmiş” anlamına geldiğini zanneden çokları çıkacaktır ki, öyle değil. G harfi group kelimesinin baş harfi. Her hangi bir yaptırım gücü bulunmayan bu guruba ilişkin aslında ilginç ayrıntı şu. G20’ye üye 19 ülkenin hepsinin milli geliri dünyada ilk 31’de yer alıyor. İlk 19 ülke değil yani. İsteyen ayrıntılara renkli yazılı basınımızdan bakabilir. Bu yazıda Anadolu Gençlik Derneğinin bu zirve ile ilgili yaptığı basın açıklamasına yer vermek istiyorum. Demiri demirle dövdüler, biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insan ile kırdılar, biri aç biri toktu diye başlayan açıklamayı buyurun birlikte okuyalım.

“Üzerinde yaşadığımız gezegeni bizimle birlikte paylaşan 7 milyar 300 milyon kadar insan var. Bu gezegen çok farklı yaşam formlarına ve de insana ev sahipliği yapan tek adres. Gezegenimiz insanın ve diğer canlıların her türlü yaşamsal ihtiyacını giderebilecek donanımda. Bu gezegende hayat okyanusların derinliklerinden, yanardağ kraterlerine, ekvatorun sıcağından kutupların dondurucu soğuğuna kadar değişik koşullarda yılın 365 günü 7/24 devam ediyor. Gezegenimizin en ilginç türü insan. İnsan, doğadan elde ettiği malzemeyi kullanarak demir çubuklar, çelik, metal eşyalar, beton, asfalt, plastik, cam gibi çok daha farklı malzemeler üretebiliyor. Doğayı dönüştürebiliyor. İnsanın bu yeteneği yeryüzünün imar ve ıslahına imkan verdiği gibi ifsad ve talana da güç yetirmesini sağlıyor. Doğan her insanın suya, yiyeceğe, giyinmeye ve meskene ihtiyacı var. Karıncalardan kuşlara milyonlarca canlı türü nasıl yaşamak için temel ihtiyaçlarını giderebilecek donanımda ise insan da aynı şekilde bu ihtiyaçlarını giderebilecek yeterlilikte. Ancak bir grup insanın açgözlülüğü ve ellerindeki kitle imha silahlarının gücü onları diğer insanlara karşı ayrıcalıklı kılmaktadır. 7 milyar insandan yaklaşık 1 milyarı her gece aç yatmaktadır. 1 buçuk milyar insanın sağlıklı içme suyu yoktur. En zengin 85 kişinin serveti en yoksul 3 buçuk milyar insanın toplam mal varlığına denk. Dünyadaki açlığı önleyebilmek için 100 milyar dolar yeterliyken en zengin yüzde 1’lik kesimin elinde 110 trilyon dolar var. Bu para dünyanın en yoksul 3 buçuk milyar insanının mal varlığının 65 katına denk düşüyor. Dünyadaki bu çarpıklığın sebebi faize dayalı küresel ekonomik sistem ve insanın servet yığma tutkusu. Bu sistemi başta ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin olmak üzere aralarında Türkiye’nin de olduğu G-20 denilen ülkelerin birlikte belirlediği politikalar işletiyor. Görünürde 20 ülkenin aldığı kararlar 7 milyar 300 milyon insanı ilgilendiriyor ve dünyanın en yoksul yarısı için yaşamı daha da ağırlaştırıyor. Dünya ekonomisinin yüzde 85’ini bu ülkeler oluşturuyor. Dünyadaki silah ticaretinin yüzde 68’ini G-20 üyesi 3 ülke kontrol ediyor. G-20 ülkelerinin içerisinde asıl belirleyici olanlar ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Kanada, Almanya, İtalya ve Japonya’nın oluşturduğu 8 ülke. Kim ne derse desin dünyada zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olmasına bu ülkelerin izlediği politikalar yol açıyor, dökülen kanın, savaşın ve terörün arkasında bu ülkelerin kirli stratejileri var.

Büyük Ortadoğu Projesi, Arap Baharı, Irak’ın işgali, Suriye iç savaşı, Afganistan, Yemen, Libya, Sudan’ın bölünmesi, Somali’de açlık, terör eylemleri, mülteci sorunları, bütün bu hadiselerin ardında bir avuç zenginin aç gözlülüğü var ve G-20 de bu süreci işleten politikaları belirliyor. Türkiye’nin G-20’de yer alışı ve G-20 toplantısına ev sahipliği yapması emperyalizme ve kapitalizme yani zulme ev sahipliği yapmasıdır. Türkiye, emperyalist ve kapitalist ülkelerle aynı safta durmak yerine D-8’i yeniden canlandırıp D-60 ve D-160’ı kurmak için harekete geçmelidir. Yeryüzünün adalete, barışa ve kardeşliğe ihtiyacı vardır. Bu ancak yeni bir dünyanın kurulması ile mümkün olacaktır. Bizler Anadolu Gençlik Derneği mensupları olarak Antalya’mızda yapılan G-20 zirvesinin başta Suriye olmak üzere, ülkemize, bölgemize ve insanlığa yeni zararlar, kan ve gözyaşı getireceğinden endişe ediyoruz. Tüm halkımızı da olup bitene karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz. Zulme ses çıkarmamakta zulümdür. Allah bizi zalimlerle birlikte olanlardan eylemesin.”

Yeni yazılarda buluşuncaya kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Yukarı Çık