Afrika Üzerine Konuşmalar (4)

Günümüz dünyasında, yeryüzünde var olan kaynaklardan insanların eşit bir şekilde istifade edebildiğini söylemek mümkün değildir. Birçok örneği bulunmakla birlikte Afrika kıtası bunun sayısız örnekleriyle dolu bir coğrafyadır. Bu beş yazıda; Afrika üzerine çok önemli bilgilere yer veren ve Anadolu Gençlik Dergisi internet sitesinde geniş şekliyle bulunabilecek bilgiler yer alacaktır. Bu yazı dördüncü yazıdır. Konuşmacılar hakkında bilgi birinci yazıdadır.

“Moderatör: Afrika tarihinde öncelikli sorun alanları nelerdir ve bugüne yansımaları nasıldır?

İ.M.Ö: Afrika tarihinin en temel sorun alanlarından ilki, toplum ve toplulukların tarih yazımına ulaşılamadığı için ve ağır bir kültürel istila yaşandığı için önemli bir tarihsel varlığın oluşmamış olmasıdır. Tarih yazımı emperyalistler eliyle yazılmış bir bölge tarihidir, yanıltıcıdır.

En önemli ikinci temel alan sömürgecilik deneyimidir. Bunun destekleyici bir unsuru olarak, sömürgenin ağır izlerini silmek için kilise eliyle yapılmış dini propaganda sürecidir. Tüm varlıkları ellerinden alınan halkın eline, Batılı kiliseler muharref İncilleri tutuşturmuşlardır. Zaman içinde ise beyaz din adamının yerini artık siyahi din adamları almıştır. Siyahi din adamı ile beraber Hz. İsa algısının bile siyahileşerek içselleştiği görülür.

Sömürgecilik Afrika’nın tarihsel deneyimindeki en önemli kırılma noktasıdır. Telafisi imkansız sonuçlara sebep büyük bir travmatik deneyimdir. Afrika’dan Batıya ve Amerika’ya büyük bir zorunlu insan hareketi ile süreç devam etmiştir. Kölecilik olarak yüzyıllarca devam eden bu büyük insanlık ayıbı nedeniyle Afrika’nın sosyal dokusu harap olmuştur. İnsanlık tarihinin en büyük ayıbı olan kölecilik Afrika tarihinin miladıdır. Bugüne kadar devam eden büyük sorunların sebebi olan kölecilik çağlar içinde sadece biçim değiştirse de bugün de devam etmektedir.

M.BİTEN: Verimli münbit toprakları, Hint ve de Atlas okyanusu ile zenginleşen kıyıları ve limanları, hepsinden önemlisi yeraltı zenginlikleri ile kadim bir yerleşim yeri olan “kara kıta” yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmıştır ve insanlığın ilk uğrak yerlerinden biridir. Bununla birlikte kabile anlayışı, geleneksel inanışlar ve diğer kıtalarla olan uzaklık sebebiyle etkileşimin nerdeyse hiç olmaması Afrika’nın diğer kıtalardan gelişimsel olarak geride kalmasına sebep olmuştur. Bu da temiz bir fıtrat ve toprağa ve doğaya daha yakın bir yaşam biçimini beraberinde getirmiştir. Bu yaşam biçimi tabiatla barışık bir insan profilini ortaya çıkarmıştır. Bu temiz hâl Batının iştahını kabartmış, bu insanların ihtiyaç duymadıkları zenginliklerinin kendileriyle birlikte Batı tarafından talan edilmesine sebep olmuştur. Kısaca sömürü ve çok parçalılık bugüne yansıyan problemin temelini oluşturur.

M.EFE: Afrika tarihinde öncelikli sorun alanı olarak sömürgecilik, kölelik ve misyonerlik sayılabilir. Bunların etkilerine baktığımız zaman; sömürgeciliğin modern dönem yansıması olarak kıtadaki ülkelerin, kendine özgü kültür ve geleneklerine uygun sosyal ve siyasal yapıları oluşturamamalarından bahsedilebilir. Yenilgi psikolojisi ile üretilmeye çalışılan çözümlere baktığımız zaman yeni sömürgecilik formları karşımıza çıkmaktadır. Batı kapitalizmine dayalı ekonomik sistemler gibi noktalar sömürgeciliğin yeni formlarda devam ettiğini gösterir. İngiliz milletler topluluğu, Fransızca konuşan ülkeler topluluğu, Batı Afrika para birimi gibi yeni sömürgecilik ve unsurları da göz önünde bulundurulmalıdır. Kölelik konusuna gelince, Afrika kıtasının sahip olduğu büyük toprak alanına rağmen sadece 1.3 milyar gibi bir nüfusunun olmasının en temel sebebi, milyonlarca insanının kıtadan köleleştirilip götürülerek çok ciddi bir insan kaynağının yok edilmiş olmasıdır. Sadece, o zamanki nüfusu 12 milyon olan Kongo havzasından 6 milyon kişinin götürüldüğü düşünüldüğü zaman bu çok daha net bir şekilde anlaşılacaktır. Kölelik kıtada çok ciddi bir insan kaybına sebep olmuştur. Sömürgecilik, insan gücü kaybının yanı sıra toplumsal kültürel ve sosyal parçalanmalara da sebep olmuştur. Oluşturulan suni sınırlar birçok dil ve kültürü parçalamıştır ve sürdürülebilir çatışmalar inşa etmiştir. 2900 dilin konuşulduğu bir kıtada insanlar kendi dilleri yerine sömürge dillerini kullanmak zorundadırlar. Sömürgeci güçler demir yolları gibi geliştirmiş oldukları teknolojiler başta olmak üzere ellerindeki tüm imkânları kullanarak kıtanın en ücra köşelerine nüfuz etmişlerdir.”

Not: Devam edecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Yukarı Çık