Habire Savruluyoruz

ikilider

Memlekette kopan fırtınaya bakıp, at izi it izine karıştı diyenler var. Bir arkadaşım; “hayır karışmadı. Bazıları ezelden ayırt edemiyor. Sadece, dün at dediğine bugün it, dün it dediğine bugün at diyor, o kadar” diyerek özetliyor. Haksız da sayılmaz hani. 17 Aralık’tan sonra şahit olduklarımıza baktığımızda; bazıları için öncesi hiç olmamış gibi sanki. Büyük çoğunluk durduğu yere göre, durduğu yerin penceresinden olaylara bakmaya devam ediyor. Onlar bakadursun biz bugünlere ışık tutacak, yakın geçmişin iki büyük liderini konu alan bir değerlendirmeye bakalım. Prof. Dr. Burhanettin Can’ın kaleminden.

“Türkiye’deki Müslüman camianın bir kesiminin 28 Şubat Postmodern darbesinden sonra yaşadığı zihinsel kırılma ve savrulma, ciddi bir zihniyet kaymasına, istikamet kaybına neden olmuştur. Batının bir kısım değerleri etrafında oluşturulacak “model ortaklık” ile batının dostluğunu ve de güvenini kazanarak huzurlu (!), mutlu (!) ve özgür bir şekilde (!) yaşanabileceği, kavgaların, savaşların ve sömürünün son bulacağı(!) hayaline kendilerini kaptırmışlardır. Önce Mavi Marmara olayı, sonra Suriye yalnızlığı (!), sonra da Taksim Kadife darbe süreci ve daha sonra da Mısır Sisi darbesi ile şoka girmişlerdir. Bütün bu olaylarda “dost”, “stratejik ortak”, “model ortak” kabul ettikleri ABD-AB-İngiltere-İsrail şer ekseni tarafından ihanete uğramışlar ve yalnız bırakılmışlardır. Bu demokrasi havarilerinin (!), demokrasi adına darbelere destek vermesi, bu Müslüman camia tarafından anlaşılamayan, izah edilemeyen ve de kabul edilemeyen bir durum olmuştur.

Şer ekseninin sergilemiş olduğu bu tavırda, yadırganacak bir şey yoktu, olmamalıydı. Hz. Âdem’le İblis arasında vuku bulan ve Kıyamete kadar sürecek mücadelenin günümüze yansımış olan bir boyutu idi olanlar. Tarihin değişik zamanlarında tezahür etmiş, vuku bulmuş olan ihanetlerin, yeni elbiseler, yeni kavramlar altında yeniden vuku bulmasıydı olan. Rahmetli Abdülhamid Han ile rahmetli Erbakan Hocanın başına gelenlerin ya da dönemlerinde olanların benzerleriydi bu gün olanlar.  Ne yazık ki her iki lider de, dönemlerinde anlaşılamamış, sürekli eleştirilmiş, hakarete uğramış ve darbelerle düşürülmüştür. Genel olarak Abdülhamid’in kurduğu okullarda yetişen Jön Türk ve İttihatçılar, Abdülhamid’in iktidardan düşürülmesinde hayatı rol oynamışlardır. Daha hafif dozajda olmak şartıyla benzer bir durum da Erbakan Hoca için geçerlidir. Milli Görüş okulundan yetişen genç neslin çok önemli bir bölümü, Hocanın siyasetten tasfiye edilmesinde Jön Türk ve İttihatçıların çok daha düşük dozajlı davranışını sergilemişlerdir.

Her iki lider de ölümlerinden sonra değerleri anlaşılmış, kıymetleri bilinmiştir. Her iki liderin, olayları ele alış şekilleri, stratejik bakış açıları, mücadele anlayışları, kararlılıkları, sabırları, metanetleri ve cesaretleri arasında ileri düzeyde bir benzerlik olması gerçekten de şaşırtıcıdır. Ayrıca İslam birliği düşüncesi, sanayileşme, kalkınma, eğitim, madenler, yerli iş adamı ortaya çıkarmak, kimliklerin korunması, ümmetçilik, etnik yapılara bakış ve sorunlarını ele alış, mazlum milletlerin yanında oluş, masonluk ve Siyonizm konularındaki yaklaşım tarzları da birbirine çok benzerdir. Adeta Necmettin Erbakan, Abdülhamid Han’ın günümüze daha ileri bir yansımasıdır. Ancak her iki liderin içerisinde bulunduğu şartlar, imkânlar, güç ve yetkilerin birbirinden farklı olduğu göz ardı edilmemelidir.”

Ne söylenirse söylensin, doğruluğunu araştırmadan inanmaya dünden hazır kitlelerin olduğu bir ortamda çok fazla söze de hacet yok sanırım. Herkesin gönlü Akdeniz gibi, hatta okyanus gibi olsun. Ne diyelim! Haftaya tekrar, güzel konularla buluşabilmek dileğiyle sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Yukarı Çık