Dar Alanda Büyük Beklentiler

Olimpiyatlar, Avrupa şampiyonaları, Akdeniz Oyunları ve benzeri büyük spor yarışmalarında ülke olarak büyük başarılarımız yok. Bu uluslar arası yarışmalarda hiç öne çıktığımız bir dal da yok maalesef. Atletizmde Kenya, yüzmede Avustralya, okçulukta Güney Kore veya hepsinde ABD gibi. Bir zamanlar güreşteki başarılar da yok artık. Halterde ara ara gelen başarılar da istikrarlı olamıyor. Birçok yarışmada ne yazık ki daha elemelerde havlu atıyoruz. Acaba diyorum; merak ediyor mu kimse neden büyük başarılar kazanamıyoruz diye. Bireysel ve istisnai madalyaların dışında neden birçok dalda lider ülkelerin korkulu rüyası ‘biz’ olamıyoruz? Mesafelerin bu kadar kısaldığı günümüzde acaba milli sevinçlere biz neden bu kadar uzağız? Çok iddialı bir cümle kuruyorum. Böyle devam ederse, en az 10–15 yıl daha kimse büyük başarılar beklemesin.

Günün büyük bir kısmının geçtiği mekânların dar veya geniş olması insanları yakından etkiliyor. Araştırmaların ve tecrübelerin çoğu da göstermiştir ki; dar alanların etkisi gelişim üzerinde olumsuzdur. İkinci parağrafta, ‘şimdi, bu da nerden çıktı!’ demeyin. Büyük sporcular, kısıtlı imkânlarla ve yetersiz mekânlarda yetişmiyor. Biz daha anasınıfında başlıyoruz küçük sınıflarda eğitim ve öğretime. Masa ve sıraların kapladığı alanı çıktığımızda öğrenci başına düşmesi gereken alan standartların çok gerisinde. Zaten, teoride 20 kişilik olması gereken sınıflara 25 hatta 30 öğrenci sığdırıldığını bilmeyen yok gibidir. 3194 sayılı İmar Kanununa dayalı olarak çıkarılan ilgili yönetmelik hükümlerine göre, eğitim alanı standartlarının öğrenci başına, ilköğretimde 4, lisede3 m2olduğunu söylersem ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. ‘İlköğretim Okulları Bahçelerinin Çocuk Gelişimi ve Sağlıklı Yaşam Üzerine Etkilerinin İncelenmesi’ konulu bir araştırmada okul bahçelerinin de kalabalık olduğunu belirlenmiş. Aynı araştırmada bahçe alanı ölçümleri sonucunda elde edilen öğrenci başına düşen açık alan miktarının genelde yetersiz kaldığı öğrencilerin rahatça hareket edemediği ve oyun oynayamadığı ortaya çıkmış. Aslında bunları görmek için araştırmalara sıra bile gelmeyecek. Her şey ortada! İlçemizdeki birçok okulun öğrenci sayısına ve o okulların bahçelerine baktığınız zaman manzara tüm çıplaklığıyla bağırıyor, ‘ben buradayım’ diye.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından geliştirilmiş olan standartlara göre; öğrenci başına düşen alan6.75 m2iken, bu rakamın; Bulgaristan’da40 m2, Almanya’da30 m2, İngiltere’de25 m2, Fransa ve Çin’de15 m2olduğu belirtiliyor. Daha boş arazi açısından durum bu iken, donanım açısından farklı bir tablo mu bekliyoruz? Köy ve belde okullarının hatta merkez ve merkeze bağlı okulların hemen hemen tamamında öğrenci başına düşen kapalı spor alanı yaklaşık 0 (sıfır) m2. Yine, öğrencilerin okul hayatı boyunca faydalanabileceği spor malzemeleri yok denecek kadar az. Tabi bu azın içine bakkal ve marketlerde satılan futbol ve basketbol topları da dâhil. Bir tane kapalı spor salonu bulunmayan bir belde de, 2000’e yakın öğrencinin hangisinden salon sporlarında başarı bekliyorsunuz? Müsabakaları salon da yapılan basketbol ve voleybol için bahçelere beton üzerine yaptığımız pota ve file direkleriyle iş bitiyor mu? Masa tenisinden tutun yüzmeye kadar bir o kadar spor dalının hangisinde bu şartlar ve mekânlarda yetişen insanlardan uluslar arası başarı bekliyoruz. Ya da buna hakkımız var mı? Üç tarafımız denizlerle çevrili demeyin. Michael Phelps gibi dünya rekorları kıranlar denizden çıkmıyor. Küçük yaşlarda başlayan ve okul hayatı boyunca düzenli olarak devam eden çalışmalar, ferah, geniş ve yeterli donanıma sahip mekânlar büyük başarılara zemin oluyor. Bu yazıyı kaleme alırken, İngiltere ziyaretinde, en az 6000 m2 genişliğinde yeşil alanlı bahçeye sahip okul geldi aklıma. İnanmayacaksınız ama okulun yüzme havuzu da var.

En önemli konunun eğitim öğretim olduğunu söyleriz ama, altını dolduramayız. Birçok konuda olduğu gibi bu alanda da bilimsellik yerini filimselliğe bırakır. Ya da duygusallığa! Yüksek sesle haykırırız müsabakalarda; ‘haydi koçum, haydi aslanım, koş, koş…’ Olmadı çeviririz lafı: ‘Ah şu hakemler’. Ya da suçlamalar bir biri ardına. Sporcusundan, çalıştırıcısına, federasyonundan yönetimlere kadar. Aslında sorun birazda, yetkili olanların sorumluluğunun olmaması, sorumlu olanların da yetkisinin olmaması galiba! Mevzuyu biraz daha genişletirsem suçlunun bu aciz olması da kaçınılmaz! Aslında magazinde işin kurtarıcısı olmuyor değil bazen. Biz de öyle bitirelim o zaman. Bir araştırmaya göre; küçük okul bahçesi öğrenciyi obez yani çok şişman yapıyormuş. Bunu da dert etmeyin, kriz zamanlarında bir birini dengeler. Yani, bu şekil devam ettikten sonra; dar alanda büyük beklentilerde yok, aşırı kilolar da. Kalın sağlıcakla…

Yukarı Çık