“İsveç Kralı ve devlet büyükleri İsveç otomobillerine biner. İngiltere Kraliçesi ve devlet büyükleri İngiliz otomobillerine biner. Fransızlar Fransız otomobillerine; İtalyanlar İtalyan otomobillerine; Almanlar alman otomobillerine; Japonlar Japon otomobillerine biner. Güney Kore Cumhurbaşkanı ve devlet büyükleri Kore otomobillerine. Türkiye’nin büyükleri Mercedeslere, BMW’lere biner. Niçin Türk otomobillerine binmezler? Yüzde yüz yerli bir Türk otomobili yoktur ki binsinler. Sayılı zenginlerimizden biri “Yerli otomobil üretmek, yerli otomobil sanayi kurmak ticari bir intihar olur” demiş. Bendeniz de şöyle diyorum: Yüzde yüz yerli ve milli vasıflı bir otomobil üretmemek Türkiye için manevi bir intihardır. Yahu şu küçük Çek Cumhuriyetinin bile Scoda’sı var bizim kendi otomobilimiz yok”. 5 Mayıs tarihli yazısına böyle başlamış Milli Gazete’den Mehmet Şevket Eygi. Üzerinde uzun uzun düşünmemiz gereken konuda çarpıcı bir tespit yapmış.
Bu orijinal tespite Türkiye İstatistik Kurumunun verileriyle devam edelim. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2013 yılı Ocak ayına ilişkin Motorlu Kara Taşıtları İstatistiklerine göre; trafiğe kaydı yapılan motorlu taşıt sayısı, Ocak ayında Aralık ayına göre yüzde 70,4 artmış ve trafiğe kayıtlı araç sayısı 17 milyon 143 bin 99’a ulaşmış. Evet, yanlış okumadınız. 17 milyonu geçmiş. Yani ülkemiz dört kişiye bir araç düşen rakama sahip. Bu 17 milyonu aşan araçtan maalesef hiç birisi yerli değil. Bir başka ifade ile söylersek, araç ile ilgili her alımda resmen dışarıya çalışıyoruz.
Araç konusunda durum bu iken, diğer alanlarda farklı mı dersiniz. Tabi ki hayır! Hemen elimizdeki cep telefonlarına bakalım. İşte en tepedeki yetkilinin açıklaması. “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, Türkiye’de 136 milyon cep telefonu olduğunu ve 66 milyon mobil abone bulunduğunu belirterek, her yıl 17 milyon telefon ithal edildiğini, bunun maddi değerininse 2 milyar dolar olduğunu açıkladı.” Sormaya gerek galiba kullandığımız cep telefonlarının kaçının yerli olduğunu.
Bilgisayar ve bileşenlerinden yerli üretim durumuna bakalım dersek bu yazının sonu gelmez. Bu alanda bırakın yerli donanımı, kavramların bile tamamına yakını yabancı. Yerli üretimden bahsedilince bazıları Türkiye’de montajı yapılan ürünleri bize ait zannediyor. Patentine sahip olmadığınız herhangi bir ürünü dünyanın neresinde yaparsanız yapın, telif ya da marka ücretini ödemek durumundasınız. Sonuç olarak yerli üretim; ham maddeden tutun marka haklarına kadar yüzde yüz bize ait olduğu zaman gerçekleşecektir. Ara ara basında çıkan ve her nedense sonuçlandığını bir türlü göremediğimiz yerli-milli ürün haberlerini değerlendirmeye bile gerek yok. O haberlerin aslı olsaydı bugün en azından bazılarını kullanıyor olurduk.
Yerli üretim konusunda otomobil, cep telefonu ve bilişimi örnek verdik ama tarım başta olmak üzere daha birçok alanda halimiz harap ve resmen biz işin sadece hamallığını ya da taşeronluğunu yapıyoruz. Yazımızın başlığında ifade ettiğimiz gibi resmen dışarıya çalışıyoruz. Haftaya güzel konularla tekrar buluşuncaya kadar sağlıklı, huzurlu ve yerli kalın, hoşcakalın.